Ortaklık kurmak veya birlikte hareket etmek insanlar için pek çok açıdan kaçınılmaz bir durumdur. Bugün herhangi bir şeyin yerine getirilmesi için insanların birlikte çalışması gerekir. Birlikte çalışmak, bir şeyleri birlikte inşa etmek anlamına gelir. Ancak ortaklıkla birlikte çalışmak arasında bir fark vardır. Birlikte çalışmak, birlikte çalışmaktır. Yani herhangi bir işi yaparken birlikte hareket etmektir. Ancak ortaklık ise inşa edilen şeyin üzerinde pay sahibi veya söz sahibi olma hakkını doğurur.
Örneğin, siz bir binayı, bir ekiple inşa ediyorsanız, siz birlikte hareket ediyorsunuz demektir, ekip çalışması yapıyorsunuz demektir. Ancak, bina bittikten sonra o binanın sahibi kimse veya kimlerse onlar o bina üzerinde ortak olanlardır. Yani siz orada çalıştıktan sonra o bina sizin olmayacaksa, siz o binanın ortağı olmuyorsunuz. İşte ortaklık, ortaya bir emek koymaktan çok sahiplik gerektiren bir konudur. Sahiplik gerektirdiği için de ortada bir söz hakkı da doğar. İşte bu söz hakkının doğması da aslında belli başlı konularda ortaklığın kurulamayacağı anlamına gelir.
Bir mal üzerinde ortaklık kurabilirsiniz, bir şirket üzerinde orsaklık kurabilirsiniz. Ancak bazı soyut kavramlar vardır ki bunların üzerinde ortaklık kuramazsınız. İşte burada kabul edilemez ortaklıklara geliyoruz. Kabul edilemez ortaklıklara en büyük örnek olarak ise yönetim ve iktidar verilebilir. İktidar kavramı hiçbir şekilde ortak kabul etmez. Bir şeyleri birlikte yönetebilirsiniz, yardım alabilirsiniz. Ama iş son sözu söylemeye geldiğinde oradaki en büyük ve tek pay sahibi tek bir kişi olmalıdır.
Hatta yönetimde bir iktidar öylesine ortak kabul etmez ki, bu ortaklığın olmaması adına tarihte bir sürü ihanet, bir sürü kıyım, bir sürü acıklı olay da yaşanmıştır. Ve bu, bir iktidara sahip olmanın aslında acımasız olmayı gerektirdiğini de bize göstermektedir. Buna en bariz örnek olarak, Osmanlı Devleti döneminde yaşanan kardeş katli verilebilir. Sırf padişah olan kişi, gelecekte iktidara ortak çıkmasınlar diye kendi kardeşlerini ve onların ailelerini bile öldürtmüştür. Çünkü yönetim ve iktidar asla bir ortak kabul etmez. Bunu yapmışlardır, çünkü gelecekte bir rakip istememişlerdir kendilerine. Bu, işin bireysel tarafı. İşin toplumsal tarafı ise, eğer iktidara ortak çıkarsa, mevcut olan ülke parçalanabilir. Ülke parçalanırsa, halk çok büyük acılarla karşı karşıya kalabilir. Hem toplumun iyiliği için, hem de iktidara eline almış olan birey kendi iyiliği için, iktidarına ortak çıkabilecek herkesi ortadan kaldırmıştır.
İktidarlar bölünme riskinden dolayı ve iktidara gelen kişinin kendi güvenlik endişelerinden dolayı asla ortaklık kabul etmeyecektir. Zaten insanlar belirli bir mal etrafında veya şirket etrafında bile ortaklık kurmakta zorlanırken, iktidar gibi güç odağı olan bir kavram üzerinde asla ortaklık kuramayacaklardır. Ve ortaklıkla yönetilen bir iktidarda bir savaş çıkması, bir çatışma ortamının oluşması bu sebepten dolayı kaçınılmazdır. İnsanın güce olan düşkünü onun iktidarda da ortak kabul etmesini veya ortaklı bir şekilde bir iktidara sahip olmasını olanaksız hale getirecektir. Yani tarihte hiç iki kralla yönetilen veya üç kralla yönetilen bir devlet duyamazsınız. Tarihte asla onlarca ortak tarafından yönetilen bir ülke duyamazsınız. Günümüzde bile demokrasilerde yönetimde tek bir kişi bulunur ama o kişi belli aralıklarla halk tarafından seçilir. Belli zaman aralıklarıyla halk tarafından seçilir ama yine tek kişi bulunur.
Üstelik herhangi bir konuda son sözün söylenmesi için de aslında tek bir kişinin yönetimi gerekir. Çünkü birden fazla kişinin yönetimde söz sahibi olduğu varsayıldığında burada yönetimdeki kişilerin herhangi bir konuda farklı görüşlere sahip olmaları, zıt kararlar almaları durumunda oradan bir çözüm çıkmayacaktır. Bir karar ortaya konulamayacaktır. Kararın ortaya konulması ve uygulanabilmesi için de tek bir kişinin yönetimi gerekir. Sonuç olarak iktidar, yönetim aslında ortaklığın pek de mümkün olmadığı ve son sözü söyleyenin tek bir kişi olmasının gerektiği bir kavramdır.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız