Nisan 29, 2024

Galata Köprüsü’nün Hikayesi (VI)

Köprü'nün eski fotoğraf­larına bakıyorum da, üstünde ancak bir piyango bayiinin sı­ğabileceği bir, iki küçük dük­kanın kondurulmuş olduğunu görüyorum. Benim hatırlaya­bildiğim 40'lı yıllarda bunlar kaldırılmıştı. Ama alttaki du­baların üstünde vapur ve Haydarpaşa'dan trene bineceklere kolaylık olsun diye açılmış, demiryolu gişesinden başka, sabahçı kahvesi de var­dı, içkili balık lokantaları da, birahaneler de... Hatta son yıllarda bu balık lokantaların­dan biri, ilk spor yazarı, ha­kem ve radyocularımızdan Eş­ref Şefik Bey'indi.

Galata Köprüsü’nün Hikayesi (VI)

Köprü altında bir ya da iki gazete bayii, oltacı ve seyyar balıkçılardan başka, merdi­venlerin altını mekan tutmuş ayakkabı boyacıları da vardı. Bir de küçük bir polis ka­rakolu vardı Köprü'nün altın­da, Ada iskelesinin hemen ge­risinde... Gazeteden gece vak­ti çıkıp da son vapura yetiş­mek için nefes nefese koşar­ken, arada bir, polislerin suçüstünde yakaladıkları birileri­ni sorguya çektiklerine şahit olurduk. Bu sorguya çekilişle­rin, hiç de günümüz Ameri­kan filmlerindeki gibi olmadı­ğını hatırlıyorum!

Galata Köprüsü’nün Hikayesi (VI)

Evden erken çıktığım gün­lerde sık sık yaptığım gibi o gün de çalıştığım gazeteye Beyoğlu'ndan yayan gidiyor­dum. Köprü'nün altından ge­çiyordum ki, bıçkın tavırlı bir gencin, 'Gel vatandaş gel! Ba­lık piyangosu burada! Size de çıkar!' diyerek etrafına gelip geçenleri topladığını fark et­tim. Baktım, elinde suya sal­landırdığı bir olta, “Hay ma­şallah!” diyordu, 'Bizde hile mile yok! Şansı olan herkese çıkar!'

Galata Köprüsü’nün Hikayesi (VI)

Meğer elindeki oltayı gelip geçenden aldığı 25 kuruş kar­şılığında onun hesabına beş dakikalığına denize sallıyormuş! Bu beş dakika içinde ba­lık tutarsa o balığı yirmi beşli­ği toslayan adama ve­riyor, beş dakik, sona erip de balık tutamazsa oltayı çekip, parayı cebi­ne atıyormuş! Ne dersiniz; alan razı, ve­ren razı! Yanımdaki temiz pak gi­yinmiş, derli toplu, orta yaşlı bir adam cebinden çıkarttığı yirmi beşliği delikanlıya uzat­tı, 'Salla bakalım benim için!' dedi.

Galata Köprüsü’nün Hikayesi (VI)

Bizler, gözlerimiz kah sa­atte, kah köprü altının harele­nip duran koyu nefti suların­da, bekleşiyoruz. Bir dakika geçti, balık yok. iki dakika geçti, yine tık yok. Derken delikanlı ani bir hareketle oltayı çekmeye başlamaz mı? Çekti, çekti... Ve oltanın ucunda su­dan çıkan üç karışlık koca bir toriği çekip boylu boyunca dubanın üstüne yatırıverdi!

Galata Köprüsü’nün Hikayesi (VI)

Garip,  ama adamcağız fazla sevinemedi. Torik çırpınır, adamcağız bakar durur...   Belli ki, 'Sabah sabah bu balık da nereden çıktı?' diye düşünmekte. Adamcağız, tam da lakerdalık o koca balığı aldı mı, voksa delikanlıya mı bıraktı? Aldıysa nasıl aldı, çalıştığı iş yerine nasıl götürdü, bilemeyeceğim. “Al başına belâyı”, boşuna dememişler.

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son İçerikleri

Satranç ve Şah Ne Anlamlara Geliyor

Satranç ve Şah Ne Anlamlara Geliyor

İnsanoğlu ve Hayvan Evcilleştirme Serüveni
İnsanoğlunun Hayvan Evcilleştirme Serüveni (III)
İnsanoğlunun Hayvan Evcilleştirme Serüveni (II)

Editörlerin Son İçerikleri

kaptanfilozof06

Öğreten Düşüş

probiyotik

Satranç ve Şah Ne Anlamlara Geliyor

bubble30
Nielawore

LET'S SEE THE NORTH POLE OF THE MOON

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun