Pos bıyıklı, küt burunlu, fırça saçlı ve kalın kaşlı sarışın dev adamlar, tanrı Apollon'un kutsal kenti Delfi önlerinde çıplak vücutlarıyla at üzerinde ilk kez M.Ö. 278'de görülmüşlerdi. Kendilerini karşılayan Helen elçileri, önce onlardan "tanrılara karşı koymamalarını" rica ettiler. Ama Keltler'in lideri acımasızdı;
"Sizin tanrılarınız fazla zengin..." dedi, "Bundan sonra herkes için daha eli açık olacaklar. Hem de bizden başlayarak..." Artık ne olacağı belliydi; Keltler, Delfi'nin dillere destan zenginliğinden paylarına düşeni almak için kente saldıracaklardı...
Ama çağ; hurafelerin, aklın ve korkunun iç içe geçtiği bir devirdi. Keltler, yüklü ganimetler alıp kenti ve tapınağı tam ele geçirecekken gökyüzü kararmış, şimşekler çakmıştı... Apollon'un rahipleri, bu doğa olayını vakit kaybetmeden kullandılar ve etrafa "tanrının geldiğini ve tapınaktan çıktığını" yaydılar. Bu söylentinin üzerine, kentteki tüm Helenler, mistik bir güçle toparlanıp saldırıya geçtiler. Tıpkı onlar gibi, "gökyüzü ve güçlerinin tanrısal olduğu"na inanan ve olayı böyle yorumlayan Keltler de korkuya kapıldılar; "gökyüzünün başlarına çökecek kadar öfkelendiğini" haykırarak kaçtılar. Durum bir anda tersine dönmüştü... İlk çağların en vahşi savaşçılarından olan Keltler de bu olayın ardından gözlerini daha kuzeydeki Boğazlar'a doğru çevirdiler...
M.Ö. 587 tarihlerine doğru Kimmerler tarafından yurtlarından sürülünce, geçtikleri yerlerde birtakım boylar bırakarak, Orta Avrupa'nın batısından, çeşitli boylar halinde doğuya doğru yayılmışlardı. Güçlü savaşçılar olarak bilinen bu insanlar, kendi adlarıyla anılan Galya'dan, bir başka deyişle bugünkü Fransa'dan göçerek, Bohemya'yı ve Bavyera'yı işgal etmişlerdi. Bir diğer boy da, Alp Dağları üzerinden Kuzey İtalya'ya inmiş ve Etrüskler'in varlığına son vermişti. Bu bölgelerde Kelt boylarından Ligurlar'ı, İsombralar'ı ve Ombrialar'ı bırakmışlar, M.Ö. 395'de Allio Irmağı çevresinde Romalılar'ı yenip, bir aralık başkentleri Roma'ya bile girmişlerdi. Bazı Galyalı gruplar da, İspanya'nın bir bölümünü, başka boylar da Aşağı Tuna ülkelerini istila etmişlerdi. İskender, Tuna seferi sırasında bunların gönderdiği bir heyeti de kabul etmişti. Galyalılar, Trakya Kralı Lysimakhos'un öldürüldüğünü ve devletin yıkıldığını öğrenince güneye inmiş ve hiçbir direnişle karşılaşmadan Trakya'ya yığılmışlardı. Burada üç kola ayrılan Galyalılar'dan birinci kol, Makedonya üzerine yürüyerek yeni kral Ptolemaios Keravnos'u öldürmüş ve ordusunu perişan etmişti. İkinci kol da Presnos idaresinde Yunanistan'a girmiş, Delfi dahil bütün bölgeyi yakıp yıktıktan sonra geri çekilmişti.
probiyotik
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız