Korku, gerçek ya da yapmacık olsun, bütün vücudu harekete geçiriyor... Anlık bir kararla, kaçmamıza ya da mücadele etmemize neden oluyor. Tehdidin alınmasından çok önce, beyin alarm veriyor: Asetilkolin ve noradrenalin gibi haberci maddeler, solunumu, kan dolaşımını, kas sistemini ve metabolizmayı daha hızlı çalışmaya zorluyor. Kalp, kaslara daha fazla kan pompalayarak, şeker ve oksijen ihtiyacını karşılıyor. Sindirim organlarına, deriye ve beyne çok az kan gidiyor; yüz "korkudan' sapsarı kesiliyor.
Beyin bademciği, hippokampus ve limbik sistemin öteki yapıları, çevreden ve vücuttan gelen sinyalleri alarak, benzer durumlar sonucu bellekte toplanmış olanlarla karşılaştırıyor. Bu karmaşık süreçler, bilinçli bir korku duygusuna dönüşerek, gereken tepkinin verilmesi sağlanıyor: Hipotalamus tarafından uyarılan hipofiz, ACHT hormonunu kana karışması için serbest bırakıyor ve böbreküstü bezlerinin, stres hormonlarını (adrenalin, noradrenalin, kortizon) üretmesini kolaylaştırıyor.
Karaciğer de, fazla hareketin yakıtı olan şeker yedeklerini açığa çıkarıyor. "Korkulu saniyeler", gün boyu sürüyor. Kortizol, yeni şeker yedekleri sağlıyor. Öte yandan, daha uzun süren korku durumları, cinsiyet hormonlarının üretimini azaltarak seks yapma isteğinde gerilemeye neden oluyor.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız