Temmuz 03, 2025

Sevginin Muhtemel Kaynağı

Geçtiğimiz günlerde yaptığım bir içerikte menfaatlerin insan psikolojisindeki veya mental yapısındaki muhtemel kaynağından söz etmiştim. Menfaatin kaynağı insanın doğasında içgüdülerinin ve mental analizlerinin kaynak olarak alıp oradan menfaat olarak ortaya çıkıyordu. Yani insan hayatta kalabilmek için yemek ve barınma arıyor, yemek ve barınma bulabilmek için parayı bir menfaat aracı olarak kullanıyordu. Şimdi ise menfaatler üzerinden sevginin muhtemel bir kaynağını bulacağız.

 

Ancak öncelikle toplumun sevgi denilen duyguya, aşk denilen duyguya verdiği anlamlara bir bakalım. Toplumun aşka ve sevgiye verdiği anlamlara baktığımız zaman, karşımıza ilahi denebilecek mucizevi bir duygu çıkıyor. Yani aşk ve sevgi sanki öyle duygularıymış ki, gökten bir mucize gibi insanın hayatına gelip, insanı mutlu edebilme, hayatını değiştirebilme potansiyeline sahipmiş gibi oluyor. Ancak aşka ve sevgiye daha dikkatlice baktığımız zaman aslında ilahi bir yanların olmadığını, sadece insanın içinden çıkan ve insanın kendi gerçekliğinde yarattığı belli algıların ve menfaatlerin sonucu olarak belli kişilere gösterilen bir duygu olduğunu görebiliyoruz.

Sevginin Muhtemel Kaynağı

Peki, aşkın ve sevginin menfaatlerle tam olarak nasıl bir ilgisi ve alakası var? Öncelikle direkt menfaat üzerinden gidelim. Menfaatlere içgüdülerimizin birer yansıması olarak bakmıştık. İnsan hayatta kalmak için, daha iyi bir hayat yaşayabilmek için belli başlı insanlara manevi veya maddi menfaatler besleyebiliyordu. İşte burada menfaatinde bir yansıması olarak çok önemli duygulardan birisinin aşk ve sevgi olduğunu görebiliriz. Eğer bir insan bizim üreme duygumuza hitap edebiliyorsa, bizi hayatta tutabiliyorsa, bizim güvenliğimizi sağlayabiliyorsa, biz o insana karşı bir menfaat geliştirebiliyoruz. Ve bu menfaatin duygusal çıktısı da aşk veya sevgi olabiliyor. İşte aşk ve sevginin kaynağı da muhtemelen insanın olumlu yönde beslediği menfaatler oluyor.

 

Bunun tam tersini düşünürsek yani bir insanı hayatta kalmasını engelleyen, onun temel ihtiyaçlarına ulaşmasını engelleyen, iyi bir hayat yaşamasını engelleyen ve de üremesini zorlaştıran her ne olursa da insan ona karşı menfaatin tersine savunmacı bir tutum geliştiriyor ve bu savunmacı bir tutum duygusal olarak nefret şeklinde veya öfke şeklinde dışarı yansıyabiliyor. Yani aslında sevgi dediğimiz, nefret dediğimiz, kıskançlık dediğimiz veya bunun gibi tüm duygularımız aslında belli başlı. Menfaatlerimizin gerçekleşmesi veya gerçekleşmemesi sonucu içimizde o menfaatlerin yarattığı durumun duygusal bir çıktısı olabiliyor.

 

İşte duygularımızın kaynağı aslında bunlar olabilir. Aşk ve sevginin de kaynağı muhtemelen menfaatlerimizin gerçekleşmesi veya gerçekleşmemesiyle ilgili. Kendinize bir sorun. Eğer aşk ve sevgi o kadar ideal, o kadar ilahi duygularsa, neden her insana karşı ortaya çıkamıyor içimizde? Neden her insanı sevemiyoruz mesela? Bunu hiç kendinize sordunuz mu? Eğer sevgi ve aşk o kadar ideal olsalardı, o kadar ilahi olsalardı, her insana karşı gösterilebilirlerdi, hissedilebilirlerdi aslında. Ama böyle bir şey yok, böyle bir realite yok. Belli başlı insanlara karşı aşk ve sevgi duyguları ortaya çıkabiliyor. Ve bu da bize gösteriyor ki aslında aşk ve sevgi de sadece insanın içinde yarattığı menfaatlerin bir sonucu olarak belli başlı insanlara ortaya çıkabiliyor. Çünkü her insanda maddi, manevi ya da temel içgüdülerimizin karşılanmasına yönelik menfaatler oluşturamıyoruz. 

Sevginin Muhtemel Kaynağı

Bu menfaati oluşturamayınca da her insanı sevemiyoruz veya her insana aşık olamıyoruz. Ve sonuçta yüklediğimiz anlamlara gelecek olursak, evet, aslında sevgiye ve aşka yüklediğimiz tüm o anlamların realitesi sadece basit ve ilkel içgüdülerimizden ibaret. Bugün gerek filmlerin, gerek dizilerin, gerekse sosyal kültürün etkisiyle ya da şarkıların etkisiyle aşk ve sevgi kutsanan duygular haline gelse de aslında onların kaynağı basit içgüdülerimizden ibaret, başka bir şey değil. Bu yüzden bir insanı seviyorsak veya aşıksak veya bir insan bizi seviyorsa ve bize aşıksa kendimize sormamız gereken sorular ilk önce şu olmalıdır. Ben bu insana hangi menfaatini karşılıyor olabilirim veya bu insan benim hangi menfaatimi karşılıyor olabilir?

 

Bu soruları sorduğumuz zaman karşımıza çıkan durumlara karşı da kendimizi daha iyi hazırlayabiliriz. Böylece hem kendimizi hem de çevremizi daha gerçekçi bir şekilde tanıma şansı elde eder ve hayatta daha az hatalar yaparak ilerleme şansı yakalarız. Aslında bu kendi doğamızı tanımakla ilgili bir şeydir. Kendi doğamızı idealize edip onu yücelteceğimize, onu tanıyıp gerçekçi bir şekilde hareket etmekten başka bir şey değildir. Bizim doğamızın da en belirgin özelliklerinden birisi, onun çıkarcı bir yapıya, menfaatçi bir yapıya sahip olmasıdır. Ve bu menfaatçi yapı da kendisine duygularla bir kılıf oluşturur. Sonuç olarak içgüdülerimiz menfaatlerimizi, menfaatlerimiz, duygularımızı oluşturur. En azından benim bu konuya karşı bakış açım bu şekilde.

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son İçerikleri

Sevginin Muhtemel Kaynağı

Sevginin Muhtemel Kaynağı

Menfaatin Olası İçsel Kaynağı

Menfaatin Olası İçsel Kaynağı

İnsan ve Değişimi

İnsan ve Değişimi

İnsanın Gerçek Değeri

İnsanın Gerçek Değeri

Editörlerin Son İçerikleri

kaptanfilozof06

Sevginin Muhtemel Kaynağı

probiyotik

Evren Bir Renge Sahip Mi?

bubble30
Nielawore

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun