Nisan 28, 2024

Sürgün Edilmenin Çilesi (V) – Friendz10

Biz ev yapmaya başladığımız zaman, Kırım’dan bizimle gelmek zorunda olan teyzem diğer üç çocuğunun Sîr-i Derya oblastı Bayaut köyünde olduğunu öğrendi. İki hafta içinde kaynanasını ve çocuklarını bulup geldiğinde perişan durumu daha da perişanlamıştı. Trende on yaşındaki oğlu Niyazi, daha sonra da kaynanası ölmüş. Çok geçmeden oğlu Fevzi, iç burma hastalığından öldü. Hasat sonu idi. Tarlalara gidiyor, toprak üstünde kalmış tek tek arpaları gizli gizli toplayarak kendimize yiyecek bulmaya çalışıyorduk. Bir gün teyzemin oğlu Hikmet, arkadaşları ile arpa toplamaya gitmişlerdi. Ufak torbalarına birer birer arpa koymak istiyorlardı. Fakat o sırada at üstünde ekip başı ve tarla bekçisi gelince kaçmaya başlıyorlar. Arkalarından yetişen ekip başı, küçük Hikmet’e atın tekmesiyle vurarak yere düşürüyor. Sırf karınlarını doyurmak amacı ile arpa topladıkları için, yavrucağızı kırbaçla vura vura oracıkta öldürüyorlar… Teyzemin kızı Halide de hastalanıp öldükten sonra, zavallı teyzeciğim, beş çocuktan yalnız Halife’yle kaldı.

Sürgün Edilmenin Çilesi (V) – Friendz10

Yaşadığımız yerde, ismimizin bulunduğu bir deftere, her ay gidip imza attık. Eğer izinsiz bölgeden çıkacak olursak; ya da imzamız olmazsa ceza olarak 20-25 yıl Sibirya’ya tekrar sürgüne gönderiyorlardı. Onun için korkumuzdan muhakkak imzaya giderdik. Hastalansak, bir köyden diğer köydeki hastahaneye gidecek olsak, izin almak için bir hafta sürünürdük. Bu çölde yaşamak biz Kırım Tatarları için çok zor geliyordu. Kırım’ın bağına, bahçesine, taşına, dağına, beyaz toprağına, suyuna hasret çeker olmuştuk. Her günümüz Kırım yırlarıyla, maneleriyle, çınlarıyla geçer olmuştu. Elimize Kırım’dan gelen su geçtiğinde, çoluk-çocuk, genç-yaşlı hepimiz bir araya gelir sanki zemzem suyu gelmiş gibi, herkese yetsin diye yudum yudum içer ağlaşırdık.

Sürgün Edilmenin Çilesi (V) – Friendz10

Bu kadar şeylerden sonra, siz suçsuzmuşsunuz dediler. Sanki bir suçumuz varmış gibi… 1977 yılında Kırım’a geri döndük. Bizi Kırım’a sokmadılar. Büyük mücadeleden sonra nihayet Kırım’a girebilen şanslı ailelerden olduk. Fakat vatan, bizim vatan, Kırım Tatarlarının vatanı, ama insan başka insan. Kendi evimize gittik, yıkılan yerlerini saymazsak bıraktığımız gibi duruyordu. İçinde Rus ailesi oturduğu için biz sadece uzaktan bakabildik. Camilerimiz yıkılmış, sanki Tatarlar gitti diye çaylar küsmüş kurumuş… Altı yıl Kırım’da, kendi vatanımızda oturma izni alamadık. Yeni yaptığımız evimizi yıktılar. Yenisini yaptık. Yine yıktılar, yine yaptık. Elektriği kestiler, aylarca elektriksiz oturduk. Vurdular, yıktılar… Ama olsun her şeye rağmen vatanımızdaydık ya… Bugün eski günlerimize baktığımızda biraz daha rahatız. Allah’a çok şükür olsun bu günleri de gördük.

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son İçerikleri

36 Milyon Yaşındaki Penguen

36 Milyon Yaşındaki Penguen

Osmanlı Marjinalleri: Hokkabazlar (IV)

Osmanlı Marjinalleri: Hokkabazlar (IV)

Osmanlı Marjinalleri: Hokkabazlar (III)

Osmanlı Marjinalleri: Hokkabazlar (III)

Osmanlı Marjinalleri: Hokkabazlar (II)

Osmanlı Marjinalleri: Hokkabazlar (II)

Editörlerin Son İçerikleri

kaptanfilozof06

Kibir

probiyotik

36 Milyon Yaşındaki Penguen

bubble30
Nielawore

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun