Grandük ve Purişkeviç, Rasputin'in ellerini kızıl kemeriyle bağlayarak cesedini eski bir perdeye sarıp otomobile yüklediler. Grandük direksiyona geçti, diğerleri de arabaya doluştular, hızla Neva Nehri'ne doğru gittiler. Cesedi, su almak için buzda açılan deliklerden birine attılar.
Bunlar olup biterken, Yusupov da kendine gelmiş ve yaptıklarının ne sonuç doğuracağını düşünmeye başlamıştı. Silah kullanılmıştı, sesi duyulmuştu, ortalık kan içindeydi ve bir polis memuru maktulü görmüştü. Sonunda bir çare buldu; köpeklerinden birini öldürerek Rasputin'in kanlı izlerinden sürükletti ve öldüğü yere bıraktı. Ama bu basit çözüm kimseyi inandırmadı. Polis raporunu vermişti. Olayın ertesi günü Çariçe ve hükümet, Rasputin'in Prens Yusupov ve Grandük Dimitri tarafından pusuya düşürüldüğünü öğrendi. Çariçe, hemen Çar II. Nikola'ya haber verdi.
Polis, Rasputin'in cesedini 19 Aralık günü buzlar arasında buldu. Otopsi yapıldığında, Rasputin'in suya atıldığında ölmemiş olduğu ortaya çıktı. Ciğerlerinde su vardı; ölmeden önce ellerini çözmeyi başarmış, ama boğularak ölmüştü. O gece için bir kilise hastanesine kaldırılan ceset, ailesinin Pokrovskoye'ye gömülmesi istemine karşın ertesi gün bir tabuta konarak Çarkoeseio'ya nakledildi ve 21 Aralık günü Kraliyet Sarayı'nın bahçesinde toprağa verildi. Cenazede sadece Çariçe, çocuklar, Anna Vyurubova, Protopopov ve birkaç subay vardı. Rasputin'e "oğlunun kurtarıcısı" gözüyle bakan Çariçe, tabut kapanırken içine şu mesajı koydu: "Muhterem peder, beni takdis et ki, bu dünyada katetmem gereken meşakkatli yolu aşmak için cesareti kendimde bulayım. Bizi dualarından eksik etme... Alexandra..."
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız