Sahte vaadler bugün belki de insanın hayatında hiç olmadığı kadar fazlasıyla varlar. Sahte vaadler dediğimiz zaman aklımıza tutulmayan sözler gelebilir ve en çok vaadi de bize politikacılar verir. Ancak benim bugün burada söz edeceğim sahte vaatlerin politikacılarla pek de bir alakası olmayacak. Bugünkü sahte vaatlerimiz aslında hayatın veya içinde bulunduğumuz sistemin veya bazen de kendi kendimize verdiğimiz sahte vaatler olacak. Ve kendimizi uğrattığımız veya sistem, hayat tarafından uğratıldığımız büyük hayal kırıklıkları olacak. Bakalım bu sahte vaatler nasıl oluyor?
Her vaat bir beklentinin ortaya çıkmasıyla başlar. Dolayısıyla da hayatın veya sistemin bize sunduğu vaatler de öncelikle hayatın veya sistemin bize yarattığı bir beklentiyle başlar. Bu beklentilere verilecek en büyük örneklerden birisi, mesela üniversite mezunu olan birisinin iyi bir iş bulabileceği vaatidir. Bu şekilde pek çok insan üniversite okudu ama iş var mı herkese yok. Örneğin bu sahte bir vaattir. Ve insanları duman eden bir sahte vaat oldu. İnsanlar yıllarını üniversitede kaybettiler. Paralarını üniversitede kaybettiler. Sonuç pek çok insan için sıfır oldu. Bu beklentinin oluşması ve yerine gelmemesiyle ilgili olan hayatın ve sistemin bize yarattığı sahte bir beklenti ve vaat oldu. Sonunda tabii ki de hayal kırıklığına uğradık.
Veyahut da bir sahte vaat daha örneklememiz gerekirse, iyi bir eğitim alıp, iyi bir hayat kurup veya eğitim almadan da iyi bir hayat kurup çok para kazanınca iyi bir aileye, iyi bir eşe ve ideal bir hayata sahip olunacağı vaati aslında sistem tarafından verildi, diziler ve filmler tarafından verildi. Peki öyle mi oldu? Tabii ki de hayır. Bugün boşanma oranlarına baktığımız zaman hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Tabii ki de ekonomik şartlar boşanma oranlarını etkiliyor ama etkilemediği pek çok örnek de mevcut. Hayatın ve sistemin bize sunduğu ve vermediği bir diğer sahte vaat ise iyi bir aile hayatı olabilir. Demek ki işler öyle yürümüyormuş. Ama insanlar o iyi hayatı almak için yıllarca çalışıp durdular. Sonuç yine beklenen vaat gerçekleşmedi. Peki bu sahte vaatlerden sonra kim kazanıyor? Sistemin içindeki birkaç şirket veya devletler ve eğitim kurumları kazandı aslında. Aslında tüm bu sahte vaatlerin altında bir şeyin veya birilerinin bir kazanç elde etmesi vardı. Sizin hayatınızdan alıp kendilerine verdiler.
Yıllarca çalıştınız, didindiniz ve içinde bulunduğunuz sisteme ya da devlete veya şirkete bir şeylere kattınız. Onlar sizin kattıklarınızla daha da büyürken, siz sadece aylık bir ücret aldınız. Mutlu bir hayat veya bir aile için veya zannettiğiniz bir şey için yıllarca uğraştınız, iyi bir hayat kurdunuz veya kurmaya çalıştınız. Sonunda kazananlar yine sistem ve devlet oldu. Ya da düğün salonları oldu, düğün yaptınız, evlendiniz, onlar kazandı. Eğitim aldınız yıllarca, eğitim kurumları kazandı, siz yine bir şey kazanmadınız. Beklentileriniz gerçekleşmedi. İşte hayatın ve sistemin sunduğu sahte vaatler bu şekilde örneklendirilebilir. Bir de insanın kendisine sunduğu sahte vaatler var. Bunlar aslında sistemin veya hayatın sunduğu sahte vaatlerden daha trajik olabiliyor. Çünkü burada birey sahte vaati kendi kendine veriyor.
İnsanın kendisine sunduğu sahte vaatler, kendi kendine yarattığı beklentilerle, yani kendi hayal gücüyle başlar. Burada karşımıza çıkan olay, bir insanın herhangi bir şeye olduğundan farklı veya fazla bir anlam yüklemesiyle ilgilidir. Birey gelir, fazla anlam yükler, ve o anlam yüklediği şey olmayınca veya gerçekleşmeyince büyük bir hayal kırıklığı ile karşı karşıya kalır. Hemen bir örnek vermek gerekirse, birey dışarıda veya kendi hayatının içinde bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünebilir ve bu yolunda gitmeyen şeyler için yine kendi hayal dünyasında kurduğu bir sebep üretebilir. Örneğin, ailesinde işler yolunda gitmiyordur ve bunun sebebi olarak ise birey kendi yetersizliğini görüyordur. Ve birey bu kafasında ürettiği sebep üzerine bir beklenti geliştirebilir. Eğer kendisini geliştirirse, belki ailesindeki her şey yoluna girebilir. Ve birey kendini geliştirmek için çalıştığında, yani kişisel gelişim adında bir şeyler yaptığında aslında burada sistem veya devlet bir şeyler kazanmaz. Burada birey kendi kendine bir şeyler katmaya başlar. Ancak birey bu uğraşının sonunda kendine kattığı değerlerden sonra belki de ailesinin içindeki işler yoluna girmeyecektir. Belki ailesel sıkıntılarının altında başka bir sebep vardır ve birey bunu çözemiyordur. İşte burada da bireyin kendi kendine sunduğu sahte vaatleri görüyoruz. Kendini geliştirmek için uğraşan bireyin sonuçta bir şey alamadığını görebiliriz. Alabildiğini de görebiliriz ama alamadığını da görebiliriz. Burada da bireyin algısının yetmediği ve yanlış anladığı bir durumdan dolayı kendisine sunduğu sahte bir vaati görebiliyoruz.
Buradan varabileceğimiz yegane sonuç ise hayatın, sistemin veya bireyin kendi kendine sunduğu sahte vaatlerden ayrılması gerektiğidir. Bu sahte vaatlerden ayrılmanın veya sahte vaatlere kapılmamanın en iyi yolu ise aslında bireyin önce kendisini, sonra hayatı ve sistemi anlaması gerektiğidir. Bilgi sahibi olması ile doğru bir düşünce yapısına ulaşması ile ilgilidir. Eğer birey bu doğru düşünce yapısına ulaşamazsa, aslında her zaman için sahte vaatlere kapılmaya müsait olacaktır ve hayatı başarısızlıklar ve anlamsız bir gidişat uyguna oradan oraya sürüklenip duracaktır. Sahte vaatler bugün her yerde, tarihte hiç olmadığı kadar hayatımızın içindeler. Bizim ömrümüzü tüketmek için, bize zaman kaybettirmek için konulmuş bir yığın şey, onlara kapılmamalıyız, sahte ile gerçeği ayırt edebilmeliyiz. Ne kendi hayatımızı tüketelim ne de başka bir yapının veya sistemin bizim hayatımızı tüketmesine izin verelim.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız