Hiç “arkadaşım” demek isterken ağzınızdan “aşkım” çıktığı oldu mu? Ya da “yalnız kalmak istemiyorum” deyip aslında tam tersini mi kastettiniz? Freud’a göre bu gibi dil sürçmeleri tesadüf değil!
1901 tarihli Gündelik Yaşamın Psikopatolojisi adlı eserinde, bu tür hataları bilinçdışının dile sızma yolları olarak açıklar. Almanca'da “Versprecher” adı verilen bu durum, bastırılmış duygu ve düşüncelerin farkında olmadan ağızdan kaçmasıdır.
Freud’a göre dildeki bu küçük tökezlemeler sadece basit hatalar değil, bilinçdışının kendini açığa vurma biçimidir. Yanlış sözcükler, unutulan isimler ya da istemsiz mimikler; içimizde bastırılmış kalan arzuların, korkuların ve içsel çatışmaların ipuçları olabilir. Yani bu durumlar, ağızdan değil, bilinçdışından çıkanlardır.
Yine de bu konu psikoloji çevrelerinde tartışmalıdır. Bilişsel psikologlar bu sürçmeleri daha çok dikkat eksikliği, zihinsel yorgunluk ya da bilgi işleme hatalarıyla açıklar (Motley & Baars, 1979). Bu durumda, dilimizden dökülen o “yanlış” kelimeler gerçekten bastırılmış duyguların sesi mi, yoksa sadece zihinsel bir kaymanın sonucu mu?
Hiç tek bir kelimeyle farkında olmadan iç dünyanızı açığa vurduğunuz oldu mu? Dil sürçmeleri sizce bilinçdışının izleri mi, yoksa biz mi fazladan anlam yüklüyoruz?
Siz ne düşünüyorsunuz?
*Tütün ve tütün ürünleri kullanmak sağlığa zararlıdır.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız