Mayıs 16, 2024

TÜRK DENİZLERİNİN BÜYÜK HAZİN ÖYKÜSÜ: DUMLUPINAR

Dumlupınar, 23 Nisan 1944'te 'Blower' adıyla suya indirildi.

10 Ekim 1944'te ilk görevini yerine getirmek üzere Panama'ya giderken, sis ve fırtına yüzünden bir ABD devriye botuna çarptı.

II.Dünya Savaşı'nda görev yapan denizaltı, 9 Aralık 1950'de ABD- Türkiye arasındaki Ortak Savunma Destek Yasası kapsamında Türk Deniz Kuvvetleri'ne devredilerek 'Dumlupınar' adını aldı.

TÜRK DENİZLERİNİN BÜYÜK HAZİN ÖYKÜSÜ: DUMLUPINAR

4 Nisan 1953’te 86 mürettebatı olan Dumlupınar, 1'inci İnönü denizaltısıyla birlikte katıldığı NATO Blue Sea Tatbikatı'ndan Gölcük Limanı'na dönüyordu. 9 mil hızla su yüzeyinde ilerleyen Dumlupınar, Çanakkale Boğazı Nara Burnu açığına geldiğinde yönünü Marmara Denizi'ne çevirecekti.

Dumlupınar'ın komutanı Kd. Yzb. Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Astsubay Şaban Mutlu, Kd. Astsubay Başçavuş Hüseyin Akış, Astsubay Hüseyin İnkaya, Üsteğmen Hasan Yumuk ve gözcü erler Veysel Saygılı ile Enver Uçar üst güvertede, diğer 78 denizci ise denizaltının içindeydi.

TÜRK DENİZLERİNİN BÜYÜK HAZİN ÖYKÜSÜ: DUMLUPINAR

Saat: 2.10- 2.15 arası...

Zaman kazanmak için trafiği ihlal ederek boğazı ikiye ayıran talvek hattını (Boğazlarda ortadan geçtiği varsayılan hat) geçen İsveç bandıralı yük gemisi Naboland, manevra yapmasına fırsat kalmayan Dumlupınar'a çarptı.

Güvertede bulunan denizciler, denize savruldu. Veysel Saygılı ile Enver Uçar denizaltının pervanesine takılarak, Astsubay Şaban Mutlu ise düşerken başını çarpıp bayılmasıyla boğularak şehit oldu.

Naboland, çarptıktan sonra üzerinden geçtiği Dumlupınar'ı ezdi.

Kd. Yzb. Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Üsteğmen Hasan Yumuk, Astsubay Hüseyin İnkaya ve Kd. Astsubay Başçavuş Hüseyin Akış, Naboland'dan atılan can simitleri ve indirilen filikalarla kurtarıldı.

Çarpışmadan sonra burun üstü bir halde duran Dumlupınar, 5 dakika içinde battı. Denizaltının baş tarafından su aldığını gören denizciler, kıç tarafına doğru ilerlemeye başladı. Ne var ki denizaltının kıç tarafına 78 denizciden 22'si ulaşabildi. Diğer 56 denizci ise denizaltının batmasının ilk dakikalarında şehit oldu.

TÜRK DENİZLERİNİN BÜYÜK HAZİN ÖYKÜSÜ: DUMLUPINAR

87 metre derinliğe batan denizaltının kıç tarafına sığınan 22 denizci, üzerinde "Deniz Kuvvetlerine bağlı Dumlupınar denizaltısı burada battı. Kapağı açın ve irtibat kurun" notu bulunan acil durum şamandırasını su yüzeyine fırlattı.

Sabah 8'de denizaltında bulunan denizciyle şamandıradaki ahize aracılığıyla bağlantı kuruldu. Astsubay Selami Özben, durumları hakkında bilgi verirken sağlık durumlarının iyi olduğunu söyleyerek 'Vatan sağ olsun' dedi.

TÜRK DENİZLERİNİN BÜYÜK HAZİN ÖYKÜSÜ: DUMLUPINAR

Hemen bir hesap yapıldı; denizaltının kıç tarafındaki hava en fazla 72 saat yeterdi. O andan itibaren 22 denizcinin hayatı için zamanla yarış başladı. Kurtarma çalışmalarına hemen başlandı.

Sabah saatlerinde su yüzeyinde bir şehit bulundu. Astsubay Ulvi Erhazar, 87 metrelik derinlikten yukarı sağ çıkması mümkün olmasa da yeni doğan çocuğunu tekrar görebilme umuduyla gözlem kulesindeki kapağı açarak yüzeye çıkmaya çalışmıştı. O Erhazar ki her fırsatta arkadaşlarına bir kaza olduğu taktirde kapağı açıp su yüzeyine çıkacağını söyleyen denizciydi.

TÜRK DENİZLERİNİN BÜYÜK HAZİN ÖYKÜSÜ: DUMLUPINAR

Dalgıçlar, kurtarma çalışmalarına hemen başladı. Dönemin en gelişmiş denizaltı kurtarma yöntemi olan tahlisiye çanını Dumlupınar'ın kaportasına bağlayacaklardı. Dalgıçlar şamandıra kablosunu takip ederek denizaltıya ulaşıp, can kılavuz telini kaportaya takacak ve çan yardımıyla 22 denizciyi kurtaracaktı. Ne var ki fırtınalı hava nedeniyle Kurtaran gemisi, şamandıra kablosunu kopardı.

Kurtarma operasyonu artık iyiden iyiye zora girmiş olsa da dalgıçlar, 11 kez denizaltına inmeye çabaladı. 87 metre derinlikte olan Dumlupınar'a inmek mümkün olmadı. Dalgıçlar yine de inmeyi denese de şiddetli fırtına ve aşırı derinlikten dolayı Dumlupınar'a ulaşmayı başaramadı. Astsubay Üstçavuş Nurettin Ersoy, canı pahasına da olsa Dumlupınar'a en fazla yaklaşan dalgıçtı. Ersoy, 80'inci metrede bayılıp irtibatın kesilmesiyle yukarı çekildi. Astsubay Üstçavuş Nurettin Ersoy, 15 saat boyunca basınç odasında tutularak hayata döndürüldü.

72 saatlik havanın bittiği 7 Nisan sabahında Millî Savunma Bakanlığı olayla ilgili tebliğ yayımladı; "Çanakkale'de Nara Burnu'nda batan Dumlupınar denizaltında kalan personelin kurtarılmasından tamamen umut kesilmiştir."

Aynı gün saat 15'te Başaran Gemisi'nde düzenlenen törende şehitler için denize çelenk bırakıldı. 1973 -1980 arasında Türkiye'nin 6'ncı cumhurbaşkanı olacak olan Denizaltı Filosu Komutanı Fahri Korutürk, törende şehitlerimize şu sözlerle veda etti; "Komutan sıfatıyla sizlere birçok emirler verdim. Birçok mesajlar yolladım. Bu size son mesajımdır. Aziz isimlerinizi tüm denizciler kalplerimize gömdük."

TÜRK DENİZLERİNİN BÜYÜK HAZİN ÖYKÜSÜ: DUMLUPINAR

Kazayla ilgili yapılan soruşturma sonucunda Naboland'a haciz konulurken kazada hatalı oldukları belirlenen Naboland'ın kaptanı Oscar Ferdinand Lorentzon ile Kd. Yzb. Sabri Çelebioğlu'na dava açıldı. Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava sonucunda Lorentzon, 6 ay hapis ve 500 lira ağır para, Dumlupınar'ın komutanı Çelebioğlu ise 1 yıl, 8 ay ağır hapis ve 800 lira para cezasına çarptırıldı.

TÜRK DENİZLERİNİN BÜYÜK HAZİN ÖYKÜSÜ: DUMLUPINAR

Kazadan kurtulan 5 denizci, çarpışma anını tedavi gördükleri hastanede şöyle anlatmıştı;

Kd. Yzb. Sabri Çelebioğlu: Kaza mahallinde seyrediyorduk. Hava çok sisliydi. Aniden şiddetli bir çarpışma oldu. Ben güvertedeydim. Sarsıntıyla birlikte kendimi denizde buldum. Denizde iki saat çırpındım, tahlisiye vasıtaları kurtardı.

Üsteğmen Hasan Yumuk: Sarsıntıyla kendimi denizde buldum. Önce hafif bir baygınlık geçirdim ve sulara gömüldüm. Tekrar su yüzüne çıktığımda geminin ters döndüğünü gördüm. Sularla iki saat pençeleştim. İsveç gemisinin tahlisiyeleri ile kurtuldum.

Üsteğmen Kemal Ünver: Köprü üstüne çıkmıştım. Bu esnada şiddetli bir sarsıntıyla denize düştüm. Gittikçe sulara gömülüyordum. Cankurtaran yelek ve simidi olmadığı için iki saat kadar daima yüzmek mecburiyetinde kaldım. İsveç gemisi tahlisiyesi imdadıma yetişmeseydi kurtulmama imkan yoktu.

Astsubay Hüseyin İnkaya: Biraz hava almak için güverteye çıkmıştım. O sırada çok şiddetli bir sarsıntı oldu ve kendimi denizin içinde buldum. İki saat yüzdükten sonra, bir cankurtaran simidine sarılıp kurtuldum.

Kd. Astsubay Başçavuş Hüseyin Akış: Nöbeti devralmak üzere yukarı çıkmıştım. İnfilakı andıran bir gürültü ve sarsıntı arasında denize yuvarlandım. Kesilecektim ki tahlisiye yetişti.

TÜRK DENİZLERİNİN BÜYÜK HAZİN ÖYKÜSÜ: DUMLUPINAR

Mahkemelerindeki ifadelerde;

Kd. Yzb. Sabri Çelebioğlu: "Randevu tatbikatından dönüyorduk. O gece yarımla bir sularında Boğazdan içeriye girdik. Vardiya subaylarına daha önce Boğaza girildiğinde bana haber vermelerini söylemiştim. Boğaza girerken kaptan köprüsüne çıktım. Nara önlerine kadar 9 mil süratle ilerledik. Nara önlerine yaklaştığımız zaman 1200 yarda ilerimizde, iki silyon ile bir tüccar gemisini gördüm. Dönüş mevkiine gelmeden denizaltının dönmesi lazımdı. Bu kumandayı verdim. Dumlupınar, sancak 15 ile dönmeye başladı. Akıntı vardı. Çok dikkatli davranıyorduk. Fakat ne kadar gariptir ki az sonra karşımızdaki gemi de iskele tarafına döndü. Mesafe daralmış, müsademe ihtimali artmıştı. Bu takdirde yapılacak iş, üzerimize gelen geminin önünden kaçmaktı. Bu maksatla iskele alabanda ettik. Döndüğümüz sırada bu gemi de sancağa döndü ve o anda çarpışma gerçekleşti. Gemi iskele tarafına yattı. Köprü üstüne sular hücum etti. Dumlupınar'ın başı suya gömüldü. Biz de denize düştük. Suyun yüzeyine çıktığım zaman Naboland şilebinin tornistan yaptığını gördüm. Şilebin pervaneleri dönüyordu. Bağırıp stop etmesini istedim. Fakat kaptan bunu yapmadı. Biz olduğumuz yerde kaldık. O gitti. Şunu belirtmek isterim ki, İsveç gemisi gelmekte olduğu rotayı takip etseydi, kaza olmayacaktı."

TÜRK DENİZLERİNİN BÜYÜK HAZİN ÖYKÜSÜ: DUMLUPINAR

Kaptan Oscar Ferdinand Lorentzon: "Akbaş Feneri'ni bordaladıktan sonra üçüncü kaptan 250 derece ile seyre devam edilmesini bildirdi. Ben de tetkik ettim ve doğru buldum. Dümende bulunan gemici Fransonn'a bu şekilde seyre devam etmesini söyledim. Akbaş Feneri'nden sonra seyir hattımız 250 derece ile devam etti. Akbaş Feneri'nden geçerken iskele tarafında tahminen bir mil ötemizde hafif beyaz ve yeşil olmak üzere iki ışık gördüm. Bu sırada gözcümüz de ışıkları görmüş bana haber verdi. Dürbünümü aldım, gözlemeye başladım. Bize doğru gelen vasıtanın küçük bir motor olduğunu sandım. Fakat bu vasıtanın kırmızı fenerini görmek mümkün olmuyordu. Motor sandığım bu vasıta, süratle bize yaklaşıyordu. Bir aralık rotamı Cenup tarafına değiştirmek istedim. Fakat motorun kırmızı fenerini görmeyince rotama devam ettim. İşte tam bu sırada bir denizaltı silueti ile karşılaştım. Tam iskele tarafımda idi ve mesafe çok azdı. Derhal makineye, sancağa kırmasını emrettim. Kısa kısa düdük çalıyordum. Gemicilerime verdiğim bütün emirlerim tatbik edildi. Fakat ne yazık ki 5- 10 saniye sonra Naboland, denizaltının sancak kısmına çarptı. Çarpma sırasında denizaltının başından kaptan kulesine doğru uzanan meyilli kısmı müsademeye uğradı. Denizaltı müsademenin ardından battı. Bu sırada denizden feryatlar geliyordu. Hemen alarm işaretini verdim."

TÜRK DENİZLERİNİN BÜYÜK HAZİN ÖYKÜSÜ: DUMLUPINAR

DUMLUPINAR ŞEHİTLERİ

SUBAYLAR: Kurmay Albay Hakki Burak, Makine Kıdemli Yüzbaşı Naşit Öngören, Makine Yüzbaşı Affan Kayalı, Güverte Üsteğmen İsmail Türe, Makine Üsteğmen Fikret Coşkun, Güverte Teğmen Bülent Orkunt, Güverte Teğmen M. Şengün.

ASTSUBAY KIDEMLİ BAŞÇAVUŞLAR: Şevki Özsekban, Ali Tayfun, Emin Akan, Ömer Öney, Mehmet Fidan, Mehmet Denizmen, Sait Yıldırım.

ASTSUBAY BAŞÇAVUŞLAR: Ulvi Erhan, Hasan Cebeci, İhsan Yeter, Ziya Okuturlar, Fevzi Gürsan, Niyazı Başar, Sabri Güdeberk.

ASTSUBAY ÜSTÇAVUŞLAR: Cemalettin Denizkıran, Selahattin Çetindemir, Zeki Gider, Kemal Acun, Cemal Kaya, Naci Özaydin.

ASTSUBAY ÇAVUŞLAR: Bahri Sertesen, İhsan İçdemir, Selami Özben, İbrahim Altıntop, Şaban Mutlu, İhsan Coşkun, Hamdi Reis, Samim Nebioğlu, Murat Doğan, İhsan Aral, Zeki Açıkdağ, Necdet Yaman, Tuğrul Çubuk, Mehmet Ali Yılmaz.

ÇAVUŞLAR: Veysel Saygılı, Ramazan Yurdakul

ONBAŞILAR: Niyazi Giritli, Züğfer Ceylan, İbrahim İşlemeci, Murat Yıldırım, Mehmet Kızılışlık, Emin Süzer.

ERLER: Mehmet Demirel, Ali Gökçü, Nurettin Alabacak, Ömer Yalçı, Ali Aslan, Ülfettin Akar, Bekir Sarı, Yusuf Demir, Mehmet Aydın, Mustafa Özsöy, Nuri Acar, Hüdai Çağdan, Kadir Demiroğlu, Fikri Ulaştırıcı, Hüseyin Sayın, Hüseyin Kayan, Kenan Odacıoğlu, Ahmet Günal, Mustafa Taşçı, Hasan Bozoğlu, İbrahim Aksoy, Feridun Kırcalı, İsmail Özdemir, Hasan Arslan, Ahmet Özkaya, Enver Uçar, Necati Kalan, Murat Suyabatmaz, Mehmet Demir, Galip Yılmaz, Hasan Kelleci.

 

Her birini saygıyla anıyoruz, ruhları şad olsun...

 

Kaynak: 1

Yorumlar

  • Ruhları şad olsun....

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son İçerikleri

RED ROSE IN THE SKY: SNR 0519

RED ROSE IN THE SKY: SNR 0519

SOUTHERN LIGHTS IN THE SKY - YES, NOT NORTH!
SOLAR FLARES ON 7-8 MAY

SOLAR FLARES ON 7-8 MAY

FİLLERİN SELAMLAŞMAK İÇİN FARKLI İLETİŞİM BİÇİMİ

Editörlerin Son İçerikleri

kaptanfilozof06

İsteği Anlamak

probiyotik

Ketçap Nasıl Bulundu?

bubble30
Nielawore

RED ROSE IN THE SKY: SNR 0519

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun