Toplumların tarih boyunca buluşması, günümüzdeki küresel internet ve teknoloji ile sarılmış ve iletişim ağlarıyla, kablolarla veya kablosuz yollarla birbirine bağlı modern dünyayı saymazsak, son derece sınırlı bir şekilde binlerce yıl boyunca devam etti. İnsanlar bırakın, başka bir topluluğu bilmeyi, yıllar boyunca, yüz yıllar boyunca kendi bulundukları kıta parçasından ötede ne olduğunu bile tam olarak keşfedemediler. Tarih boyunca kıtaların birbirinden haberi bile olmadı.

Avrupalılar Amerika kıtasını keşfetmeden önce herhangi bir Avrupalı devlet bugün Avrupa'nın doğusu diyebileceğimiz Rusya'nın Moskova kentinden biraz daha ötesinde ne olduğu hakkında net bir bilgiye sahip bile değildi. Çin'i ve Hindistan'ı biliyordu ama o bölgelerin tam olarak nasıl coğrafyalara sahip olduğunu, nasıl yerler olduğunu bilmiyordu. Aynı şey Çinliler ve Hindistanlar için de geçerliydi. Onlar da Avrupa'nın nasıl bir yer olduğu hakkında tam olarak bilgi sahibi değillerdi. Ve dediğim gibi teknolojinin günümüzdeki gibi olmadığı o eski koşullarda toplumları birbirine en ilkel şartlarda bile bağlayan yegane şey gezginler ve tüccarlar olmuşlardır.

Coğrafi keşifleri daha başlamadan önce, o büyük gemiler dahil yapılmadan önce, M.s. 1400'lü yıllardan da geriye gittiğimizde, gezginler ve tüccarlar toplumları birbirine bağlamışlardır. Toplumların birbirlerine haberdar olmalarını sağlayan yegane iki grup tüccarlar ve gezginler olmuşlardır. Gezginlerin tarih sahnesindeki yeri belki de pek fazla bilinmeyebilir. Çünkü pek çok gezgin o dönemin şartlarında en fazla bir krallıktan başka bir krallığa belki de canlı bir şekilde gidebiliyordu. Ancak gezginlik dediğimiz zaman bunun en önemli örnekleri belki de biri İtalyan gezgin olan Marco Polo'nun Moğol İmparatorluğu topraklarına gitmesi ile yaptığı görüşme olmuştur.

1300'lü yıllara yakın zamanlarda Marco Polo bugün bile bir insanın gitmesinin zor olacağı bir yolu, yani İtalya'dan günümüz Moğol ve Çin topraklarına kadar giden bir yolu, o dönemde yer yer yürüyerek, yer yer de at sırtında gitti. Tabi onun bu yolculuğu yıllar yıllar sürdü. Ancak oraya giden Marco Polo sonrasında belli başlı uzak doğu topraklarında dolaşarak bu bölgeler hakkında büyük bilgiler toplayıp Avrupa'ya canlı dönebildiğinde de bu bilgileri Avrupa'ya iletmiş oldu. Ve bir gezgin sayesinde aslında Avrupa uzak doğu medeniyetleri hakkında önemli bilgiler öğrenmiş oldu. Bu bir nevi toplumsal buluşma adına o dönem için yapılmış en büyük çalışmalardan bir tanesiydi.

Marco Polo yaptığı bu gezi seyahatlerinde sadece Uzakdoğu topraklarını Avrupa'ya tanıtmakla kalmadı. Aynı zamanda Avrupa'nın da Uzakdoğu'da tanınmasını sağladı. Böylece Avrupalıları da Uzakdoğullarla tanıştırmış oldu. Ve toplumların bütünleşmesi adına bir adım atılmış oldu. Marco Polo ve onun gibi gezginler kendi dönemlerinde toplumların buluşmasında, kaynaşmasında önemli roller oynadılar. Gezginler ilerleyen dönemlerde, coğrafi keşiflerde önemli roller üstlendiler. Her coğrafi kaşifçinin aslında bir nevi gezgin olduğunu da söyleyebiliriz. Tabii her biri yer yer askeri, yer yer de denizcilik konularında büyük bilgilere sahip kaşiflerdi. Ama bir yandan da gezginlerdi aslında.

Tarihler 17.-18. yüzyıllara geldiğinde ve ötesinde gezginler, özellikle toplumlar arasındaki entelektüel bilgi birikiminin ve kültürel taşımanın yapılmasında önemli roller oynadılar. Yani gezginlik kavramı ve gezginler aslında küresel iletişim araçlarının, teknolojinin ortaya çıkarılması ve dünyanın aslında teknoloji sayesinde küçülmesinden önceki dönemlerde dünyadaki toplumların birbirini tanıması adına, bir devletin, diğer bir devletin tanıyabilmesi adına inanılmaz önemli kişilerdi. Gezginler yüzyıllar boyunca toplumları birbirleri ile buluşturdu.