Hayatın anlamı insanlar tarafından binlerce yıldır sorgulanan bir konu ve belki de yazının bulunmasından önce de insanlar tarafından sorgulanıyordu. Pek çok farklı fikir hayatın anlamını bulmak için ortaya atıldı. Gerek felsefeciler gerekse din adamları bu konuyu anlamak için oldukça büyük çabalar sarf ettiler. Çok tanrılı dinler ortaya çıktı, sonra tek tanrılı dinler ortaya çıktı, felsefi akımlar hatta bilimin kendisi bile aslında bir yönüyle hayatın anlamını sorgular vaziyette. Ancak hayatın anlamı aslında insanlar açısından herhangi bir bilimin veya dinin veya felsefenin tek başına açıklayabileceği bir konu değil. 

Çünkü aslında hayatın anlamı dediğimiz şey, insandan insana değişebilen öznel bir konu olabiliyor. Peki bu nasıl mümkün olabiliyor? Buradaki olay aslında gerçek yaradılışı ve gerçek amacı, yani insanlığın yaradılışındaki gerçek amacı bilmediğimiz için ve kavrayamadığımız için insanların kendi hayatlarına kendi anlamlarını yüklemesiyle başlıyor. Ve bu şekilde hayatın anlamı aslında insanlar için öznel bir hale geliyor. Kişiden kişiye hayatın anlamı ve ona verilen anlamlar da tabii ki de değişiyor. Birkaç basit örnekle bunu kolaylıkla açıklayabiliriz. Şimdi iki insan düşünelim. Bu iki insandan birisi maddi olarak oldukça zengin olsun, yani her türlü temel ihtiyacını karşılayacak kadar en azından maddiyata sahip olan birisini düşünelim. Bir de hiçbir maddi ihtiyacını karşılayamayacak kadar fakir durumda olan bir insan düşünelim. İki farklı insan tipi. Şimdi bu iki insanı alıp hayatın anlamını sorsanız muhtemelen size ezbere cevaplar vereceklerdir. 

Ancak niçin yaşadıklarına, davranışlarına bakarak yorum yaparsanız aslında fakir olan ve temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insan yiyecek bulmak için, hayatta kalmak için yaşıyordur. Maddi ihtiyaçlarını, temel ihtiyaçlarını her türlü karşılayabilen zengin biri ise muhtemelen haz veya zevk peşinde koşuyordur. Eğer bunu yapmıyorsa ya da muhtemelen bilgi, entelektüel birikim ya da farklı bir meşguliyet peşinde koşuyordur. Buradaki iki farklı insan tipi için yaşamın anlamı da aslında icraatta farklılık gösterir. Birisi hayatta kalmaya çalışırken, diğeri ise hayatın anlamını içgüdüsel hazlarında veya entelektüel bilgi birikiminde arar. İşte hayatın anlamı burada iki birey için farklılaştı. Gördüğünüz gibi laflarla söylenenler ezbere olabilir ancak icraatta yapılanlar bireyin kendi durumuna göre farklılık gösterir. Çünkü bireyin esas yaşam amacı aslında temel ihtiyaçlarını karşılamaktır önce. İçgüdülerinin peşinden gitmektir. Bu içgüdülerini tatmin ettikten sonra birey başka türlü arayışlara yönelebilir. Hayatın anlamını farklı yerlerde arayabilir. Ancak dediğim gibi ne yaradılışı ne de insanlığın yaradılış amacını tam olarak bilemeyeceğimiz için aslında yaşamın amacı denilen şeyi de asla tam olarak öğrenemeyeceğiz. Sadece zihinsel bilinç aktivitelerimizle veya içimizden gelen dürtülerle kendimize yaşam amaçları oluşturup o yolda devam edeceğiz. Bu yüzden yaşam amacı denilen şey öznel olabilmektedir.