İnsan olarak çocukluğunuzdan şu anda geldiğiniz yaşa kadar hayatın sizi kaç kere uyardığını acaba saymaya kalksanız elinize ne geçer, nasıl bir sonuçla karşılaşırsınız yani? Bir düşünün, şu anda pişman olduğunuz şeylerle ilgili hayatın sizi ne kadar uyardığını bir düşünün ve bu uyarıların ne olduğunu anlamaya çalışın. Çünkü hayatın size yaptığı uyarıları eğer doğru anlarsanız en azından geleceğinize dair çok önemli öngörülere sahip olabilirsiniz. Hayat eğer dikkat ederseniz sizi aslında her an uyarır. 

Canınız yandığında, sıkıcı bir olayla karşılaştığınızda, belli başlı durumlarda mücadele etmek zorunda kaldığınızda, zor bir duruma düştüğünüzde aslında hayat tüm bu yaşananların haberini size önceden vermiştir. Hayat sizi ufak ufak kendi eksikliklerinizle yüzleştirmiştir. Aslında bu yüzleşme daha çok bir uyarı niteliğinde olmuştur. Siz belki de kapatmadığınız tüm bu boşluklarınızla ve ciddiye almadığınız tüm uyarıların ardından hayattaki pişman olduğunuz duruma düştünüz. Belki yüzleşmek istemediniz, belki umursamak istemediniz. Sadece o anın keyfini yaşamak istediniz. Şimdi ise ne keyif alacak bir an kaldı, ne de kaçacak bir yer kaldı.

Hayat sizi uyarmadı diyemezsiniz ya da hiçbir insan sizinle gelip de konuşmadı diyemezsiniz. Bazen bir insanın konuşması, davranışları bile, belki sizinle alay etmesi veya size karşı olan herhangi bir tavrı bile hayatın yaptığı bir uyarıdır. Belki çok büyük bir felakete sebep olacak bir hatanızı size uyarı olarak gönderiyordur. Hayatın uyarılarını almayı öğrendiğinizde kendinizi de çok daha rahat bir şekilde tanımaya başlarsınız. Hayatın uyarılarını anlamayı öğrendiğinizde kendinizi gelecekteki büyük sorunlardan da korumuş olursunuz. Ama önce yüzleşmeyi ve anlamayı öğrenmek gerekir.