Bir insan açısından bazı anlar veya hisler vardır ki bu anların yaşanamaması veya hislerin hissedilememesi belli bir dönem sonra bazı insanlar açısından uzayıp giden bir sürece dönüşebilir. Belki gençliğinizde yaşayamadığınız bir şeydir. Belki çocukluğunuzda yaşayamadığınız bir şeydir veya birkaç tane şeydir. Sebebi her ne olursa olsun veya zamanı her nerede olursa olsun bazı hisler ve duyguların yaşanamadığı anlardan karşılaştığımız tabloda insanların geçmişlerinde kalan o eski anlara hapsolduğunu ve hala o anları yaşamak için çırpınış içerisinde olduklarını görebiliyoruz. Buradaki esas olay insanın aslında yaşayamadığı anlara anlam yükleyerek yoluna devam etmesidir.

Çünkü eğer bir insan o anları yaşamış olsa gerçekten ne olduğunu anlayacak ve bir anlam yüklemeden yoluna devam edecektir. Ama insanın yaşayamadığı o anlara yüklediği anlamlar vardır. Çünkü bilmediği şeyleri insan anlam yükler. Bunu kendi kafasında kurgulama eğiliminde olabilir. Bu yaşayamadığı bir de aklından çıkmayan bir an olursa her geçen gün ona biraz daha anlam yüklemeye başlar ve anlam yükledikçe işin içinden daha da çıkamaz hale gelir. Daha sonrasında o yüklediği anlamı ve hisleri yaşamak ister ama yüklediği anlam gerçek dışı olduğu için o hisleri de yaşayamaz ve sürekli gerçek olmayan bir şeyi aradığı bir döngü içerisine girer durur.

Oysaki burada insanın aradığı şeyi bulma şansı pek fazla yoktur. Çünkü aslında insanın kafasında kurduğu o hayal gerçek dünyada yoktur. Ama insan kafasında bir kere kurup anlam yüklemeye başladığında gerçek dışı olan bu şeye inanmaya başlar. Çünkü bir insan bir şeyin gerçek olup olmadığını bilmezse zaten kafasında kurduğu şeyin de gerçek olup olmadığını algılayamaz. Böylece hayalinde kurduğu veya kafasında kurduğu şeyin gerçek olduğunu zannedip o yaşayamadığı anları aramaya başlar. Ama o anları arayışı asla bitmeyecektir. Pek çok insan kafasında kurduğu anların gerçek olmadığıyla yüzleşemeyebilir. Ama bununla yüzleşmek gerekir. Böylece insan geleceğine doğru yoluna devam edebilir.