Herhangi bir şeyin yokluğuyla yaşamak, aslında dünyadaki pek çok insanın alıştığı ve yaşam şartlarının parçası haline gelmiş bir şeydir. Pek çok insan, belki de dünya nüfusunun çok büyük bir kısmı, hayatta istediği her şeye sahip değildir. Hatta pek çok insanın bugün temel ihtiyaçlarına ulaşmakta bile zorlandığını söyleyebiliriz. Özellikle yeni nesilin bir evi yok, bir eşi yok, bir güvencesi yok. Aslında eski nesillere kıyasla yeni nesildeki insanlar ellerinde olmayanlarla yaşama mecburiyetindeler. Ve bu mecburiyetin sebebi ise günümüz şartlarında bu olmayışları düzeltmenin oldukça güç olması. 

Yani her şey çok pahalı, her şey çok ulaşılmaz ya da vakit yok, enerji yok. Aslında günümüz insanı olmayışlarıyla yaşamak zorunda. Başarmak çok zor. Belki başarısızlıklarıyla yaşamak zorunda. Belki bir evi yok, evsiz yaşamak zorunda. Belki eşi olamıyor, evlenemiyor, eşi olmadan yaşamak zorunda. Bugünün insanı olmayışlarıyla, elinde olmayanlarla yaşama mecburiyetinde aslında. Böyle bir dönemdeyiz diyebiliriz.

Aslında pek çok insan içinde bu sebepten dolayı biri yükle yaşıyorlar diyebiliriz. İnsanlar hem yaşadıkları kötü olayların yüklerini hem de yaşayamadıkları veya ulaşamadıkları etmenlerin etkileriyle içlerinde yaşamak durumundalar. Hayat bu yüzden pek çok insan açısından oldukça zor oluyor diyebiliriz. Belki günümüzde insanların psikolojik olarak dağılmasının en büyük sebepleri arasında bu iki konu gösterilebilir. Bir, yaşanan kötü olayların etkisiyle yaşamaya devam etmek. İki, elinde olmayanların, olmayışlarının bilinciyle veya etkisiyle yaşamaya devam etmek. İnsan bu şekilde yaşıyor, ölmüyor. Ama yaşadığı da o kadar güzel mi diye sorarsak aslında değil. Herkesin bir sorunu var. Herkes bu sorunu çözmek için savaşıp mücadele etmek zorunda. Başka türlü olacak gibi durmuyor.