Temmuz 26, 2025

Mutluluk Hapishanesi

Mutluluk kavramı tıpkı aşk, sevgi gibi insanların sonradan icat ettiği duygusal bir kavramdır aslında. Bir hissiyata verilen addır ama nasıl bir hissiyat olduğu kişiden kişiye göre değişir. Aslında soyut bir kavramdır ve bir tanımı yoktur. Yani kimi insanı ufacık bir gezinti bile mutlu edebilirken, kimi insanı dünyaya tur atsa mutlu edemeyebilir ya hissettiremeyebilir desek daha doğru olur. Ve insan bu soyut kavram üzerinden aslında kendisine bir hapishane inşa ediyor. En azından günümüzde yaşayan şeylerden birisi bu.

 

Buradaki olay, öncelikle bireyin mutluluk kavramını öğrenmesiyle başlıyor. Mutluluk kavramını öğrenen birey, daha sonra kendisini neyin mutlu edeceğini bilmez tabii. Çünkü dediğim gibi, soyut bir kavram olan, bir his olan mutluluğun nereden ve nasıl ortaya çıkacağı aslında bireyin kendisine bağlıdır. Ancak birey bunun farkında bile değildir. Ve kendisine gerek sosyal medya, gerekse günümüz dizi ve filmlerinde gösterilen mutluluk kavramını bir model olarak alır. Bu aslında mutluluğun şartlara, koşullara bağlanmasıyla ilgili bir şeydir. Ama işin kötü tarafı, birey bu koşulları kendisi yaratmaz. Başka birisi onun adına mutluluğu koşullandırmıştır. Bu koşullar daha sonra birey tarafından iyice dallandırılıp budaklandırılır.

Mutluluk Hapishanesi

Dallandırılan tüm bu mutluluk koşulları gelinen son noktadan birey için aslında son derece büyük bir hapishaneye bile dönüşür. Çünkü birey artık kendi mutluluğunu son derece uç noktalarda bile arayabilir hale gelmiştir. Bunu bireyin kendi kendini mutsuz etmesi veya bireyin kendi mutluluğunu imkansız hale getirmesi olarak düşünebiliriz. Aslında sonradan öğrenilmiş bir kavramla insanın kendisini mahvetme girişiminden başka bir şey değildir. Mutlulukları koşullara endekslemek, bağlamak.

 

Yaşanan durumu bir örnekte açıklamamız gerekirse şöyle düşünelim. Diyelim ki daha genç bir birey izlediği dizi ve filmlerden mutluluğun bir aileye sahip olmakla ilgili olduğunu görür. İlerleyen zamanlarda yine dizi ve filmleri izleyen birey ve sosyal çevresinde mutluluğu arkadaşları ile hayal eden bir birey bu mutluluk portresine zengin bir hayat, lüks bir yaşam da ekler. Böylece mutluluğuna ulaşmayı zorlaştırmış olur. Daha da ilerleyen yaşlarda birey daha da yüksek beklentiler içine girerek kendi hayal gücünün de etkisiyle ve dış dünyanın da etkisiyle ailesinde bulunan bireyleri belli kalıplara oturtmaya başlar. Yani boyu, kilosu, davranışları, konuşma şekli şöyle olmalı, böyle olmalı gibi. Ve böylece mutluluğunu daha da imkansız hale getirir. Aslında birey dış dünyanın kendisine vermiş olduğu bir mutluluk motivasyonuyla kendi mutluluğunu imkansız hale getirerek kendisini bir mutluluk hapishanesi içerisine sokar. Asla olmayacak bir beklenti belki de ömür boyu beklemeye başlar.

Mutluluk Hapishanesi

Bu beklentilerin insanı getirdiği noktaysa son derece trajiktir. Aslında insan mutluluğu ararken mutsuzluğun pençesine düşer. Ve mutlu olmak için ya da en azından bu hissiyata ulaşmak için belki de saçma sapan şeyler yapmaya başlar, saçma sapan harcamalar yapmaya başlar, saçma sapan arkadaşlar edinmeye başlar, saçma sapan alışkanlıklar edinmeye başlar. Aslında doğduğunda bile kendisinde olmayan ve sonradan öğrenilen bir kavram uğruna birey kendi hayatını boşa harcamaya başlar. Ve birey bunu bir türlü anlayamaz, ne yaşadığını, neyin içinde olduğunu çözemez. Ancak yaşanan şey aslında bireyin bir soyut kavram ile programlanması ve bu program doğrultusunda tükenmesi, tüketmesi, harcaması, zamanını ve enerjisini boşa geçirmesi yani yönetilebilir hale getirilmesidir. Soyut kavramlar bireyleri aslında yönetilebilir hale getirir.

 

Çünkü soyut kavramları tanımlamanın bir yolu yoktur. Kişiden kişiye göre değişeceği için, özellikle duygusal olarak soyut kavramlar tanımlanamazlar. Eğer siz onlara bir tanım biçmezseniz, dış dünyanın onlara biçtiği tanımı kendinize monte edersiniz. Dış dünya dediğimiz şey ise sizin için hazırlanan filmler, diziler ve sosyal olan herşeydir. Siz bu kalıbı kendinize aldıktan sonra, o dizi ve filmleri hazırlayan insanların istediği gibi bir birey olmaya başlarsınız. Yani onların istediği şeyleri tüketir, onların istediği şeylerin peşinde koşar, onların istediği gibi yaşarsınız. Böylece bir bakmışsınız ki, kendinizi olmaktan çıkmışsınız ve sevgi, aşk, mutluluk, iyi bir yaşam veya bunun gibi pek çok soyut kavramı ararken aslında başkalarının istediği gibi bir birey olmuşsunuzdur. Başkalarının istediği gibi yaşamaya başlamışsınızdır. Ve kendinizi kaybetmişsinizdir. Ve kendinizi bir hapishaneye hapsetmişsinizdir. Asla kendiniz olamadığınız bir hapishaneye. Onun adı da mutluluk hapishanesi.

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son İçerikleri

Mutluluk Hapishanesi

Mutluluk Hapishanesi

İnsanın Kendi Medeniyeti ile Mücadelesi

İnsanın Kendi Medeniyeti ile Mücadelesi

İnsanın Çocukluğunu Özlemesi

İnsanın Çocukluğunu Özlemesi

Uzun Vadeli Hedefler

Uzun Vadeli Hedefler

Editörlerin Son İçerikleri

kaptanfilozof06

Mutluluk Hapishanesi

probiyotik

Midas'ın Efsanesi

bubble30
Nielawore

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun