Objektif olmak, tarafsız kalmak veya hiçbir konuya bulaşmamak. Bunun gibi kavramların ne kadar teoride olduğu söylense de aslında pratikte uygulanması pek de mümkün olmayan kavramlardır. Tarafsız olmak gerçek hayatta pek mümkün olan bir şey değildir. Çünkü aslında her birey, her insan kendi düşüncesiyle, kendi duruşuyla, kendi bakış açısıyla bir tarafı ifade etmektedir. Bir taraf olmamak bu sebepten dolayı pek de mümkün değildir. Tarafsız olmak için aslında yaşamıyor olmak gerekir. Bu yüzden tarafsızlık diye bir şey aslında pek de söz konusu değildir.
İnsanların taraf tutmaya olan bakış açısı genellikle güçlü ya da kalabalık olanı tutmakla veya tutmamakla ilgilidir. Eğer güçlü veya kalabalık olanı tutmazsanız, insanlar sizi tarafsız olarak görebilir. Oysa ki siz kendi tarafınızı tutasanız da sadece tek fark budur veya başka bir şey tutuyorsunuzdur. Örneğin, Soğuk Savaş döneminde Amerika tarafı ve Sovyetler Birliği tarafı olmak üzere dünyada iki taraf vardı. Bir de Bağımsızlar adı altında bu iki ülkeye de taraf olmayan, tarafsız olarak nitelendirilen bir kesim vardı. İşin en tuhaf yanı, bu tarafsızlar olarak belirtilenler aslında dünyadaki önemli ülkeleri de içinde barındırıyordu. Hindistan gibi, bazı Latin Amerika ülkeleri gibi, bazı Afrika ülkeleri gibi ülkeleri barındırıyordu. Ancak ne Amerika ne de Rusya tarafında olmadıkları için onlara tarafsızlar deniyordu. Oysa ki bu ülkeler sadece kendi çıkarlarına en uygun taraftaydılar. Yani hiçbir tarafta değildiler.
Ya da bir derbi maçı düşünün. Pek çok ülkede bir futbol derbisi vardır. Yani o ülkenin en güçlü iki takımın oynadığı maça denilen derbi maçı. Bu derbi maçında bu iki takımda tutmayan taraftarlar tarafsız olarak görülebilir belki de. Ama aslında onlar bu iki takımın haricinde başka bir takımı tutuyor olabilirler. Yani onlar da kendilerine göre başka bir taraftarlar. Veya futbolda hiç ilgilenmeyen birisini düşünün. Hiç bir takım tutmayan birisi. O tarafsız mıdır? Aslında değildir. Aslında o da futbolda ilgilenmeyen bir düşüncenin taraftarıdır. Yani o kişinin de tarafsız olduğunu söyleyemeyiz. O birey de kendi fikir ve düşünceleriyle kendi tarafını oluşturulmuştur. Yani futbolda ilgilenmeyenler tarafı.
Aslında her birey öncelikle kendisinin taraftarıdır. Kendi tarafına, kendi çıkarına en uygun olan davranışı göstermek üzere hareket eder. Bu yüzden hiçbir birey için tarafsız diyemeyiz. Bireyler önce kendi taraftarıdır. Ondan sonra belli bir grubun, belli bir topluluğun içinde bir taraf olabilirler. Ancak bireyin seçtiği grup içinde taraftar olup olmaması da aslında yine kendi çıkarlarıyla, kendi tuttuğu tarafıyla ilgilidir. Bu sebepten dolayı bir birey için öncelikle kendi çıkarlarının taraftarıdır diyebiliriz. Ondan sonra bir grubun veya bir topluluğun taraftarıdır diyebiliriz. Birey için önce kendi çıkarları ve kendi çıkarlarının taraftarıdır diyebiliriz. Ondan sonra başka bir tarafın taraftarıdır diyebiliriz.
Bireylerin tuttuğu taraflarla, aslında önce kendi çıkarını, kendi hayatta kalma içgüdülerini tatmin etmek içindir. Bir de düşünün, neden insanlar genelde en güçlü tarafta olmaya çalışırlar? Bunun en büyük sebeplerinden birisi, en güçlü tarafta olarak en güvende olmaya çalışmaktır. Yani yine bireyin kendi çıkarıdır. Mesela, bir takım düşünün. Neden en fazla taraftara sahip olan takım, en fazla taraftara sahiptir? En başarılı takım olduğu içindir. En fazla kupası, en fazla başarısı, en fazla gücü olan takım, en fazla taraftara sahip olur genellikle. Çünkü insanlar, içgüdüsel olarak en güçlü olanın tarafında olmaya yönelirler. Bu, hayatta kalma içgüdüsünün bir sonucudur. Birey, öncelikle hayatta kalma içgüdüsü ile kendi çıkarına ve kendi tarafına en uygun olan tarafı seçmek üzere, en güçlü topluluğa yönelerek taraf seçecektir. Bunun haricinde kalan taraflarda ise, ya taraf seçmeyecektir, yani geri duracaktır veyahut da öylesine bir şeylerin tarafı olmayı seçebilir.
Sonuç olarak insan aslında tarafsız kalamaz. Tarafsızlık hem insanın hayatta kalma içgüdülerine aykırıdır hem de her birey ister istemez bir düşünceyi veya bir bakış açısını temsil ettiği için tarafsız kalması zaten mümkün değildir. Tarafsızlık aslında imkansızdır. İnsanın hayatta kalma içgüdüleri oldukça, menfaatleri oldukça, düşünceleri ve fikirleri oldukça her zaman ama her zaman taraf olmaya devam edecektir. Bu tuttuğu tarafı biz ya anlayabiliriz, kabullenebiliriz veya görmezden gelebiliriz. O bizim seçimimiz. Ama birey her zaman için taraf tutmaya devam edecektir. Bundan kaçış yok.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız