Haziran 30, 2025

İnsan ve Değişimi

İnsan ve insanın değişimi. Bugün bu konu üzerinde duracağız ama öncelikle değişimin ne olduğunu bir açıklığa kavuşturalım. Buradaki kast edilen değişim, insanın evrimsel sürecinden ziyade bireysel hayatı boyunca yaşadığı veya yaşayabileceği karakteristik değişimlerle ilgili, psikolojik değişimlerle ilgili olacaktır. Peki, insan karakterinin değişimin kökeni ne olabilir? Bu değişim iyi yönde de olabilir, kötü yönde de olabilir, olumlu yönde de olabilir, olumsuz yönde de olabilir. Bu değişimi daha iyi algılayabilmek için en azından günümüzdeki modern bilimin konuya nasıl baktığını, insan karakterinin oluşumunu hangi dinamikler üzerine oturttuğunu kabaca da olsa anlamamız gerekecektir.

 

İnsan karakteri, modern bilime göre kabaca şu temeller üzerine oturur. Doğuştan gelen ve hepimizin içinde olan biyolojik faktörler, düşüncelerimizle şekillenen ve tecrübelerimizi analiz edip algılayan zihinsel kısım, alışkanlığa dönüşmüş davranışlarımız ve toplumsal ve çevresel etkiler. Bunu kısaca özetleyecek olursak, biyolojik etkiler, bizim hormon salınım seviyemiz veyahut da ilkel beynimizin veya beynimizdeki belli kısımların nasıl çalıştığıyla ilgilidir. Bununla birlikte zihinsel kısmımız, dışarıda yaşadığımız herhangi bir olay, herhangi bir tecrübenin bizim zihnimizce yorumlanması ve bu olaya karşı bir bakış açısı geliştirmemizle ilgilidir. Alışkanlık ve davranış dediğimiz olay, bir insanın davranışlarının sürekli tekrar halinde, alışkanlık haline gelerek bir karakter özelliği haline gelmesiyle ilgilidir.

İnsan ve Değişimi

Toplumsal süreci de iki şekilde ele alabiliriz. Birincisi, yaşadığımız toplumun kültürüyle ilgili olan kısım. İkincisi ise çevremiz, yani sosyal çevremizin bize kattığı ve karakterimize etkilediği kısım. İçinde yaşadığımız toplumun kültürü şöyle düşünebiliriz. Örneğin, Japon toplumu onurlu yaşamaya çok önem verir ve karakterlerinde bu sebepten dolayı onurun büyük yeri vardır. Yani Japon toplumunda doğup büyümüş birisi o toplumun bu özelliğini alacaktır veya Amerikan toplumunun oldukça bireysel olduğunu düşünebiliriz. Sosyal çevre faktörü ise bir insanın sosyal çevresinin ne olduğuna ilgilidir. Hani bir laf vardır ya, bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim diye. İşte bu söz, sosyal çevrenin insan karakterinin etkisini oldukça iyi anlatmaktadır. 

 

Bu beş olguyu kabaca anladığımıza göre bir örnekle insan karakterinin nasıl değişebileceğini izah etmeye çalışalım. Diyelim ki siz bir arkadaşınız tarafından oldukça büyük bir ihanete uğradınız veya arkadaş çevreniz tarafından. Bu durumda karakterinizde hangi adımlara nasıl değişimler olabilir? Her şeyden önce bilişsel olarak değil de içgüdüsel olarak konuya başlamamız gerekirse, biyolojik olarak beynimiz bu konuya korkuyla ilgili, sıkıntıyla ilgili hormonlar salgılayarak cevap verecektir. İlkel beynimiz kendisini savunma pozisyonuna geçirecektir. Ne olduğunu anlamakta oldukça güçlük çekecektir. İşte ilkel beynin hormon salgıladığı ve ne olduğunu anlamakta zorlandığı anda da bilişsel yapımız devreye girecektir. Yani bu tecrübeyi alacak ve işlemeye başlayacaktır. Analiz etmeye çalışacaktır. Bu analiz edildikten sonra bir sonuca varılacaktır. Varılan sonuçta birey içgüdülerine genelde yenik düşer ve kendini suçlayıp kendisiyle ilgili bir yanlış bulmak yerine ya da objektif bir analiz yapmak yerine çevresini ve toplumu suçlamayı tercih edecektir. Bu durumda bireyin yaptığı analiz bir davranışa dönüşecektir ve insanlarla artık daha az sosyalleşmeye, daha az konuşmaya başlayacaktır. Ve az sosyalleşme bir alışkanlık ve davranış haline gelecektir.

İnsan ve Değişimi

Veyahut da aynı olaya başka bir açıdan örnek vermeye çalışalım. Yine ihanete uğrayan başka bir birey olsun ve bu birey bu sefer içgüdüsel olarak yine bir savunmaya geçme ihtiyacı hissetsin. Ama bu savunmaya geçme ihtiyacı bu sefer daha çok saldırganlık şeklinde olsun. Yani öfke ve kinle olsun korku yerine. Deminki örnekte daha çok korku vardı. Bu seferki örnekte kin ve öfke var. Kin ve öfke sebep olacak olan hormonlar daha baskın şekilde salgılanmış olsun. Bunun sonucunda da beyin analiz ederken bu olayı yine içgüdülerine yenik düşerek objektif bir şekilde olayı analiz etmek yerine başka bireylere karşı daha saldırgan tutum izleyebileceği bir analiz yapmış olsun. Bu analizi yaptıktan sonra bireyin davranışlarındaki değişim muhtemelen şu yönde olacaktır. Ben ihanete uğramadan önce ihanet eden taraf olmalıyım diyecek ve tanıştığı insanlara ihanet etmeye başlayacaktır. Böylece birey bu davranışını alışkanlık haline getirerek aslında karakterinde bir değişime sebep olacaktır.

 

Bir örnek daha verecek olursak, bu sefer birey yine ihanete uğramış olsun ve bu sefer yine içgüdüleri, öfke veya kızgınlık gibi hormonlar salgılayabilir. Ancak bu sefer farklı olarak bireyin analiz yeteneğini daha iyi kullanarak objektif bir şekilde olayları yorumlayabildiğini ve analiz edebildiğini düşünelim. O zaman birey şöyle bir sonuca varacaktır. Neden ihanete uğradığını, kim tarafından ihanete uğradığını, hangi zincirleme olaylar sonucunda bireyin kendisine ihanet ettiğini anlayacak, bu bireyi veya bu birey yapısını kafasında bir kalıp olarak kodlayacak ve bu tarz bir bireyle bir daha iletişim kurmayacaktır. Ayrıca ihanete uğramasına neden olan bireysel davranışlarını da bir kenara bırakacaktır. Yani ne saldırıya geçecek ne genel bir savunmaya geçecektir. Sadece bu tarz bireylerden uzak durmayı tercih edecek ve kendi davranışlarını değiştirecektir. Bu da ihtimallerden birisidir. Bireyin içgüdülerine uyup uymayacağı veyahut da içgüdülerinin ne yönde gelişeceği o bireyin aslında doğuştan gelen yaratılışıyla veya yetenekleriyle ilgilidir. Kimi birey analizini içgüdülerinden daha ön plana çıkarıp daha bilinçli bir şekilde hareket edebilirken, kimi birey bunu yapamaz. İçgüdülerinin yönlendirdiği şekilde analizini yapar. Buradaki ayrım bireysel yetenekle ilgilidir. Veyahut da bireyin zaman içinde kendi kendini eğitip, kendi kendini bilinçlendirip, objektif bir şekilde analiz yapmayı öğrenmesi veya öğrenmemesiyle ilgilidir.

 

İşte bir bireyin değişimini örneklerde vererek modern biliminde öngördüğü şekilde incelemeye çalıştık. Bunu mümkün olduğunca kısa süren bir şekilde ve anlaşılır bir şekilde yapmaya çalıştık. Bireyin içgüdülerinin nasıl çalışacağı veya beyninin nasıl tepki vereceği de aslında yaşadığı toplumun ona verdiği veya öğrettiği etik ve ahlaki değerlerle de ne kadar ilgili olduğunu unutmamak lazım. Aslında toplumun ve çevrenin etkisi de daha analizin başında toplumun ona verdikleriyle ortaya çıkmaktadır. Veyahut da bireyin yediği içtiği şeyler, kullandığı maddeler bile hormonal seviyesini etkileyebilir. Aslında bireyin değişimi son derece hassas değerlere de dayanmaktadır. Burada da bunu unutmamak lazım. Yani her şey bireyin içinde gerçekleşen bir zincir gibi görünmemelidir. Deminki verdiğimiz örneklerde içsel değişimi inceledik ama dışarıdan gelen etkileri, yani toplumun verdiği etik, ahlak ve kültürel değerlerin yapılan bilişsel analize ve dışarıdan alınan, yenilen, içilen belli başlı maddelerin de insan hormon salınımına etkilerini unutmamak lazım.

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son İçerikleri

İnsan ve Değişimi

İnsan ve Değişimi

İnsanın Gerçek Değeri

İnsanın Gerçek Değeri

Kendini Merkeze Koyma Yanılgısı

Kendini Merkeze Koyma Yanılgısı

Ustalık Sadece Ustalıktır

Ustalık Sadece Ustalıktır

Editörlerin Son İçerikleri

kaptanfilozof06

İnsan ve Değişimi

probiyotik

Renkler ve Işınım Enerjisi

bubble30
Nielawore

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun