Hurafelere veya olmayan şeylere, batıl inançlara inanmak günümüzde ne kadar boş görünse de aslında insanlar binlerce yıl boyunca bunlara inandılar ve günümüzde aslında hala kendi hurafelerini yaratıp bunlara inanmaya devam ediyorlar. İnsan doğası gereği aslında hurafe ve inanç yaratma eğiliminde olan bir canlıdır. İnsan doğası ve kabiliyetleri, çevresinde olan bütün olayları, bütün yaşananları, her şeyi açıklamaya yetmediği için eksik delillerle veya elinde olan az delille birlikte eksik olan kısımları kendisi tamamlayıp inanma eğilimine geçecektir. Bu inanma eğilimi de insanın kendi hurafelerini de yaratmasına sebep olacaktır.
İnandığınız şeylerin bir kanıtı olmayabilir veya en azından net bir kanıtı olmayabilir ama yine de onlara inanmaya devam ederseniz. İnanmaya en basit örneği vermek gerekirse, birisinin sizi sevdiğine inanırsanız bu bir inanmak olur. Çünkü sevgi denilen şeyi kanıtlayamazsınız, onu göremezsiniz, tespit edemezsiniz. Ama karşınızdaki bireyin belli başlı davranışlarından dolayı o azıcık kanıtla birlikte bir çıkarım yapıp kalan kısımları kendiniz tamamlayıp o kişi beni seviyor dersiniz. Ama bir hurafedir aslında. Örneğin insanlığın geçmişini düşünün. Bir yıldırım çaktığında veya bir deprem olduğunda bunu izah edecek bilime ve teknolojiye sahip değildi. Teknolojik cihazlarla bunu algılayamıyor veya bilimle bunu izah edemiyordu.
Bu yüzden bir inanç geliştirerek yıldırımları, depremleri tanrılar dediği varlıklara bağladı. Peki tanrılar dediği varlıkların varlığı kesin miydi veya onların tanrı olduğu kesin miydi? Veyahut da bu tanrı denilen varlıklar tanrı olsa bile onların depremleri ve yıldırımlara sebep olduğu kesin miydi? Bunların hiçbirinin kanıtı yoktu. Sadece bir inanç üretti ve bu inanca inanmayı seçti. Çünkü başka seçeneği yoktu. Bundan sonra da tek tanrılı dinler çıktı ortaya. Ama tek tanrılı dinlerin de aslında net bir kanıtı elimizde yok. Söyledikleri şeyleri kanıtlayamıyoruz. Cenneti, cehennemi, melekleri, şeytanları ispat edemiyoruz. Ama yine de inanmaya devam edenler var. İnsan doğası gereği inanmaya meyillidir. İnanmak zorundadır. Yoksa izah edemez. Ama insan yine doğası gereği inandığı şeyin içinde kaybolabilir, onu hakikat zannedebilir. Ve bu yüzden hurafeler insanlığın gerçeğine dönüşmeye başlayabilir. Bilgi arttıkça inançlar ortadan kalkar. Bugün tanrı veya yaratıcının gerçek varlığı ispat edilebilirse belki de dinlerle alakalı olmayan bir şey olduğu anlaşılacak. Veya dinlerle alakalı olduğu anlaşılacak. O zaman ya bu dinler doğru olacak ya da olmayacak. Bunu bilemeyeceğimize göre inanmaya devam edecek o zaman insanlık. Ve böylece insanlar hurafelere de inanmaya devam edecekler.
kaptanfilozof06
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız