İnsanların her zaman için belli başlı konularda hayalleri olacaktır. Bu hayal etme konusunu aslında çok büyük olaylar için düşünmek yerine, küçük olaylar için de göz önüne alabiliriz. Örneğin, bir insanın herhangi bir olayı yaşamadan önce onu kafasında canlandırması bile bir hayaldir aslında. Örneğin, bir masada duran bir bardağa elini uzatıp, oradan kaldırıp başka bir yere koyması ve bunu zihninde önceden canlandırması bile bir hayaldir. Yaparken hayal eder aslında. Bu hayaller bizim günlük hayatta hareket etmemizi, bir şeyleri doğru yapmamızı ve günlük işlerimizi halletmemizi sağlar aslında. Veyahut da hayatımızın ileri dönük aşamalarını planlamamızı da sağlar. Hayal ederek uygulamaya çalışırız. Aslında hayal gücü, hayallerin gerçekleşmesi, bunu sağlamaya çalışmak bizim açımızdan son derece önemlidir.

 

Sonuç olarak hayal etmek, ister en küçük gündelik işimiz olsun, isterse en büyük gelecek planlarımız olsun, hepsini içine alan ve bizim açımızdan hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak hayal etmenin veya hayal kurmanın da fazlası, insana tabii ki de zarar verebilir. Hayal kurmanın insana verebileceği en büyük zararlardan birisi ise, onun gerçekleşmesini beklemeye başlamaktır. Yani bir hayal gerçekleşmeden asla o olayı veya eylemi yaşamama durumudur. Bunu çok basit örneklerle açıklamaya çalışalım.

Örneğin, bir evlilik hayal ediyorsunuz. Evleneceğiniz insandan tutun da, düğünü yapacağınız yere kadar, hatta bu ilişkinin evlilik sürecine gideceği süreci bile hayal ediyorsunuz. Ve her şey hayalinizdeki gibi olsun istersiniz. Ama tutup da hayalinizdeki gibi olmadığı sürece asla evlenmezseniz, işin kötü yanı şu ki, yüksek ihtimalle asla evlenemeyeceksiniz. Veyahut da bir araba almak istiyorsunuz. Ama bir Ferrari istiyorsunuz. Hayaliniz bir Ferrari almak. Dünyanın en pahalı arabalarından birisi. Eğer siz bu hayalin gerçekleşmesini bekler ve başka bir arabaya evet demez iseniz, yüksek ihtimalle hayatınız boyunca asla araba sahibi olamayacaksınız. İşte hayal etmenin insana verebileceği en büyük zararlardan bir tanesi, insanın hayatı kaçırmasını sağlamaktır. Eğer siz hayallerinizi değil, hayalleriniz sizi kontrol etmeye başlarsa, işte orada bir problem var demektir. Hem de büyük bir problem var demektir.

 

Hayallerin gerçekleşmesini beklemenin bir diğer büyük problemi ise, insanı kandırılabilir hale getirmesidir. Çünkü asla gerçekleşmeyecek bir hayale tutulmuşsanız ve birisi sizi onu gerçekleştirme vaadiyle önünüze çıkıp sizi ikna edebilirse, size pek çok şey yaptırabilir ama hayallerinizi gerçekleştirmeyebilir. İşte bu da hayallerin gerçekleşmesini beklemenin veya bir hayale kapılmanın ikinci büyük problemidir. Birinci büyük problemi bir şeylere asla sahip olamamak, ikinci büyük problemi ise kandırılma riskimizin çok olmasıdır. Bunun en büyük sebeplerinden birisi ise birinci sebeple ikinci sebep arasındaki bağlantıdır. Bu bağlantı bir insanın bir şeye ne kadar ulaşamazsa onu o kadar arzulayabilme potansiyelinin olmasıdır. Yani siz bir hayal kurdunuz, o hayal biraz yükseklerde ve o hayale bu yüzden ulaşamıyorsunuz. Ve onun yerine başka bir alternatif de kabul etmiyorsunuz. İşte gün ve gün bu hayale ulaşma arzunuz artmaya başlar. Bu arzu artmaya başlayınca da birisinin gelip sizi bu konuda kandırma potansiyeli de daha da çok artmış olur.

Peki bir insan neden bir hayale bu kadar çok bağlanabilir, neden kapılabilir? Bunun en büyük sebebi belki de kendi konfor alanından çıkmak istememesidir. Yani bir şeylerin hayal ettiği gibi olmaması insanları doğal olarak yıpratabilir veya üzebilir. Ve insanlar bunlarla yüzleşmek istemezlerse kendi hayal dünyaları içinde yaşayarak bir beklenti içerisine girebilirler. Bütün olay aslında bir incinmeden kaçmak ve bir şeyin hayal edildiği gibi olmasını beklemektir. Burada hayalin sınırı yoktur. Bir insan her türlü sebep için her türlü şeyi hayal edebilir. Ve incinmemek adına, konfor alanından çıkmamak adına bu hayalin gerçekleşmesini de bekleyebilir. Buradaki olay aslında konfor alanındır.

 

Bir diğer sebep ise, insanın henüz gerçeklerle tam olarak yüzleşememiş, algılayamamış olmasıdır. Ve algılamak da istemiyor olmasıdır. Yani konfor alanıyla bağlantılı olacak şekilde aslında bir cehalet de söz konusudur. Ve bu cehalet aslında insanın herhangi bir şekilde kurduğu bir hayalin gerçekleşmesinin ne kadar zor olabileceğini de idrak edememesine sebep olur. Ve insan beklemeye devam eder. Sonuç olarak bir hayale esir olursak, o hayalin gerçekleşmesini beklersek ve bir alternatif kabul etmezsek, sonunda hem hayalimize ulaşamayabilir, hem kandırılma potansiyeliyle de karşı karşıya kalmış oluruz.