Arzu ve haz arasında enteresan bir ilişki vardır. Bu ikisi birbiriyle aynı olarak gözükse de aslında birbirinden şu şekilde ayrılırlar. Hazzı, bir insanın o anda veya uzun süreli bir zamanda ulaşmak istediği yer, konum veya amaç veya hayal olarak düşünebilirsiniz. Arzu ise bireyin hazza doğru ilerlediği yolda onu ayakta tutan ve onu amaçladığı veya hedeflediği hazza doğru götüren en büyük motivasyon kaynaklarından bir tanesidir. İkiser bir duygudur. İşte burada arzu ve haz birbirinden ayrılır.
Arzu ve haz bir araya geldiği zaman, yani bireyin arzusundan aldığı motivasyonla hayal ettiği noktaya ulaştığı zaman, yani hazına ulaştığı zaman, burada ikisi birbirini götürür. Yani haz ettiğimiz şeylere ulaştığımız zaman, içimizdeki arzu ve enerjinin de yok olduğunu görebiliriz. Burada karşımıza son derece enteresan gelebilen bir tablo çıkmaktadır. Aslında bize enerji veren şey veya bizi ayakta tutan yegâne şeylerden birisi hayallerimiz değil veya isteklerimiz veya ihtiyaçlarımız değil, onlara doğru ulaşırken sarf ettiğimiz mücadeledir.
Tabi burada ihtiyaç kavramını şöyle ayırabiliriz. Eğer ihtiyaçlarımıza belli bir süre ulaşamazsak hayatımızı kaybedebiliriz. Yani beslenmek, barınmak, güvende olmak gibi şeyler. Ama bunun haricinde olan haz kaynaklarımıza ulaşmak için sarf ettiğimiz çaba ve mücadele ve oluşan arzu bizi ayakta tutar. Bizi hayata bağlar. Er ya da geç hazlara ulaşabiliriz tabi ama çok erken olması durumunda son derece saçma bir durum içinde kendimizi bulabiliriz.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız