Nisan 28, 2024

Kumdan Cama

Camın uzun bir geçmişi olmasına karşın, bu konudaki ilk bilimsel ve temel çalışmaların, ancak 1830'larda Mic­hael Faraday'la başladığı biliniyor. Faraday, camın "kimyasal bir bile­şikten çok, bir karışım" olduğunu ilk kez nitelemiş ve kırmızı cama bu rengi veren özelliğin "küçük meta­lik altın parçalardan" kaynaklandı­ğını bulmuştu. Daha sonra 1879'da, Alman Otto Schott, Jena Üniversite­si'nden Prof. Ernst Abbe ile bir ara­ya gelerek "optik" camlar konusun­da öncü çalışmaları başlattı. 1913'da Schultz, geçerliliğini gü­nümüzde de büyük çapta sürdüren, camdaki iyon değişimiyle ilgili araştırmasını yayınladı. 1921'e ge­lindiğinde, A.A. Griffıth, camın me­kanik dayanımıyla ilgili çalışmalara öncülük etti. Cam elyaflar üzerinde çalışan Griffıth, "Camın bir malzeme olarak çok yüksek bir mekanik dayanıma sahip olduğunu, fakat yü­zeyindeki mikro çatlaklar nedeniy­le, bu direncin binlerce kez azalarak günlük kullanımdaki cama kırılgan­lık verdiğini" ilk kez farketti.

Kumdan Cama

1930'lu yıllarda Prof. Tammann, camda viskozite (akışkanlık ve işle­nebilirlik), kristallenme, cam dönü­şümü ve cam oluşum nedenleri gibi konularda çalışmalar yapıyordu, Yi­ne aynı dönemde Zachariasen'in or­taya attığı ve Warren'in deneysel bulgularla desteklediği "camlaşma teorisi", cambilimi tarihindeki en önemli olaylardan birisi sayıldı. Zachariasen, cam yapısı için "dü­zensiz ağ teorisi" adını verdiği bir model geliştirmiş, Warren de X ışı­nı deneyleriyle bu modeli doğrular sonuçlar almıştı. 1950'ler metalurjinin, 1960'lar ise cambilimin altın çağıydı. Bu yıllara kadar camsı yapılı malze­meler denince, akla hemen klasik camlar ile organik camlar geliyor­du. Giderek inorganik camların çok geniş bir "camsı malzemeler" top­luluğunun alt kümesi olduğu anla­şılmaya başlanmıştı. Cam, artık yalnızca, "bir eriyiğin kristallenme­sine izin verilmeden hızlı soğutul­ması" yoluyla yapılmıyordu. Buhar halden kaplamayla "optik elyaf”, eritmeye gerek olmadan üretilen "sol-jel" camları ve elektrokimya­sal kaplama yöntemleriyle de yapı­labiliyordu.

Kumdan Cama

Türkiye'de bu özel camlar üzerine incelemeler yapan araştırmacı Han­de Sengel, sözkonusu camların ya­pısını şöyle açıklıyor: "Sol-jel cam­ları öncelikle, amorf ya da düzensiz yapıdaki camın, çeşitli kimyasal tepkimeler sonunda düşük sıcaklık­larda elde edilmesi ilkesine dayanı­yor. Bu yöntemle elde edilen cam­lar, yüksek saflık gösterdiklerinden daha çok optik cam ve optik elyaf üretiminde tercih ediliyorlar. Ayrıca, karışım moleküler düzeyde ol­duğundan, üretilen camlar bütünüy­le homojen bir yapıya sahip... Çün­kü, çeşitli kimyasal karışımlar sıvı halde harmanlanıyor; bu sıvı kuru­yup katı hale geçince camlaşıyor. Bu camların en önemli uygulama özellikleri, yüksek sıcaklığa daya­nıklı olmayan plastik gibi malzeme­lerin camla kaplanarak kimyasal da­yanıklılığının artırılmasıdır... Üzerin­deki araştırmaların yoğun olarak sürdüğü sol-jel camlardaki en önemli uygulama, "Shott" firması­nın ürettiği indiyum-titanyum oksit (İTO) kaplamalar olduğu kabul edi­liyor. Bunlar daha çok, otomobil ay­na camlarının yüzeyleri, güneş ener­jisini yansıtıcı camların üretimi, la­ser koruyucu filtreler için silika-fos­fat camlar üretimi, kontaks lens üre­timi ve tarihi camların sol-jelle kap­lanarak daha uzun yüzyıllar korun­ması gibi çok değişik alanları içer­mekte..." 

Kumdan Cama

Cam denilince bütünüyle camın yüzeyi anlaşılıyor... Çünkü cama özelliğini kazandıran bütün olaylar camın yüzeyinde geçiyor. İster sıvı sıcak, isterse katı soğuk halde bu­lunsun, camın yüzey özelliği değiş­miyor. Çünkü ışığı kırma, yansıt­ma, akışkanlık, kimyasal ve fiziksel (mekanik) dayanım ve ıslanma hep camın yüzeyinde geçiyor. Cam, sıvı sıcak halde iken bir damla biçimin­de alınıyor. Bu damlanın oluşumu bile camın yüzey gerilimiyle ilgili... Günlük yaşamda çok sık karşılaşı­lan, oto ve gözlük camlarının buğu­lanması, pencerelerin toz tutması, yıkanan bardaklarda görülen ve ha­nımların doğru olarak "suyun kireci" dediği izler gibi olaylar dizisi de camın yüzeyindeki "ıslanma" olgu­suyla ilintili....

Yorumlar

  • Ne ilginç bir değişim

  • Bulunması çok acayip olmuş

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son İçerikleri

36 Milyon Yaşındaki Penguen

36 Milyon Yaşındaki Penguen

Osmanlı Marjinalleri: Hokkabazlar (IV)

Osmanlı Marjinalleri: Hokkabazlar (IV)

Osmanlı Marjinalleri: Hokkabazlar (III)

Osmanlı Marjinalleri: Hokkabazlar (III)

Osmanlı Marjinalleri: Hokkabazlar (II)

Osmanlı Marjinalleri: Hokkabazlar (II)

Editörlerin Son İçerikleri

kaptanfilozof06

Kibir

probiyotik

36 Milyon Yaşındaki Penguen

bubble30
Nielawore

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun