Zamanın temel birimi olan saniyeyi ilk olarak Babilli astronomlar bulmuştu. Babilliler, zamanı, gökyüzündeki Güneş ve yıldızların hareketlerine göre ölçüyorlardı. Son zamanlara kadar saniye, Dünya'nın dönüşüne göre tanımlanıyordu. Ancak, bu yöntemle ilgili bazı sorunlar vardı; Dünya'nın dönüşü düzenli değildi. Bunun bir nedeni mevsimsel değişikler, diğer bir nedeni ise Dünya'nın yavaşlıyor olmasıydı. Nitekim geçtiğimiz bin yıl içinde gezegenimiz 16 milisaniye kadar yavaşladı...
Sonra, bilimadamları küçük şeylerin son derece kesin ve tam olduğunu buldular. Atomlar doğal zaman göstergeleriydi. Bunlar, manyetik enerji aralıkları arasında titreşiyorlardı ve bu sırada radyo ya da ışık dalgası şeklinde radyasyon emiyorlardı. Dünya'nın dönmesinde yaşanan sorun burada yoktu, çünkü atomik titreşimler değişmiyordu. Kol saatinin çalışmasını etkileyen unsurlar atomlar üzerinde etkili olmuyordu...
Çünkü bunlar, radyo dalgası frekansında saniyenin 9 milyar katından daha fazla titreşiyordu. Atomlar bir radyo sinyalinde yıkanıyor; sonra bu sinyaller kristal bir osilatör kullanılarak atomların titreşim frekansına ayarlanıyordu. Ayarlanmış radyo sinyalleri de referans olarak yayınlanabiliyordu. Bu saat, her milyon yılda sadece bir saniye kazanıyor ya da kaybediyordu.
Sezyum saatler o kadar düzgün çalışıyordu ki, 1967 yılında saniyenin tanımı değiştirildi. Yeni tanım aynen şöyleydi: "Sezyum 133 atomunun temel halinin aşın ince iki düzeyi arasındaki elektron geçişine karşılık olan ışınımın 9,192,631,770 periyodluk süresine eşdeğer zaman ölçüsü birimi"...
Örneğin, içlerinde Nobel ödüllü Norman Ranısey'in de bulunduğu bir grup Amerikalı tarafından geliştirilen "hidrojen maser" bunlardan biri... Bu saat, belli bir frekansta, mikrodalgaları emmesi sağlanan hidrojen atomlarıyla çalışıyor. "Maser"ler, sezyum saatlerinden çok daha sabitler. Ancak bunların frekansını doğru olarak ölçebilmek daha zor. Bu nedenle zamanı ayarlamak için sezyum saatler tercih ediliyor...
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız