Deborah, ülkesini baskılardan kurtarmak için düşmanlarına savaş açarken tanrıdan fiziksel yardım dilemişti. Yehova, inanılmaz bir fırtınayla birlikte Sina Dağı'ndan aşağı inip "dağları harekete geçirdi". Kenanlılar dehşete düştüler; 900 kadar demir savaş arabası çamurlara saplanmış ve orduları yok olup gitmişti... Tevrat'ın Hakimler Bölümü'nün 4. ve 5. kısımda adı geçen Deborah, binlerce yıl önce yaşamış bir kadın peygamber, aynı zamanda da bir yargıçtı. Onun yakarışıyla Yehova'nın dağları hareket ettirmesi, anlatımını Tevrat'ta şöyle buldu: "Gökyüzü damladı, dağlar aktı, toprak titredi..." Daha sonra din bilginleri bu sözlere şu yorumu getirdiler: "Yeteri kadar sabredersen her şeyin aktığını görürsün..."
Kum, silis, kalker, kil ve çeşitli minerallerden oluşuyor. Kuma rengini veren madde ise demir oksit... Kumda silis ne kadar fazla ise, kum o kadar saf kabul ediliyor... Volkan ısısının oluşturduğu bu kaya, bir zamanlar cerrahlar tarafından bisturi olarak kullanılıyordu... Binlerce yıldır beraber yaşadığımız "cam", oda sıcaklığında bile gerçek bir sıvı ve sürekli akıyor. Ancak bu akış öylesine yavaş ki, belki ayda birkaç molekül düzeyinde... Bir cam eşyanın bütünüyle akmış olarak gözlenmesi birkaç milyon yıl gerektiriyor. Bilinen en eski insan yapısı cam birkaç bin yıllık olduğuna göre, insanlık henüz bir "cam akışı" deneyini yaşamadı. Fakat bilimadamları, camın bu kritik özelliğine Tevrat'tan esinlenerek "camın Deborah sayısı" dediler. Bu sayı cam için 1 olarak kabul edildi ve "moleküler gerilimlerin gevşeme süresi"nin, "gözlem süresi"ne bölümü ile formullendirildi.
Doğadaki tüm maddelerin "katı", "sıvı" ve "gaz" olmak üzere üç halde bulunduğunu hepimiz biliyoruz... Bu durum, maddelerin içindeki moleküllerin enerji ve hareketlerine bağlı; çünkü moleküller, gaz durumunda ısının etkisiyle birbirinden uzak ve çarpışır durumda; sıvı durumda birbiri üstüne yığılmış ve düzensiz; katıda ise düzenli ve birbirine yapışık bir yapıda diziliyorlar. Oysa camda, "sıvı ve katının birlikteliği" denilebilecek bir yapı var. Camın düzensiz moleküler yapısı tam bir sıvı özelliği gösteriyor. Yaşadığımız ortamda cam bir katı gibi davranıyor ve deneyler de bunu kanıtlıyor. İşte, bu ilginç durumun tek bir açıklaması var; o da "sıcaklık"...
Camın temel hammaddesi olan "silika"nın (SiO2), yüksek ısının etkisiyle ergimiş halde olduğunu düşünelim. Isı yavaşça düşürüldüğünde, ergimiş haldeki SiO2, önce "cam dönüşüm aralığı" denilen bir düzeye geliyor ve pelteleşiyor. Yavaş soğutmaya devam edildiğinde pelte, bir donma ya da kristallenme noktasında katılaşıyor. Bu yavaş soğutma nedeniyle SiO2'nin molekülleri düzene giriyor ve cisim gerçek olarak katı halde bulunuyor. Ne var ki, ortaya çıkan madde kristal yapıda ve katı halde bir madde olmasına rağmen asla "cam" sayılmıyor.
Eğer sıvı haldeki SiO2, cam dönüşüm aralığından sonra, hızlı bir biçimde soğutulursa, elde edilen maddenin molekül yapısı düzensizleşiyor. Bu durumda gerçek bir sıvı kategorisine giren maddenin adına da "cam" deniyor. Dönüşüm aralıklarını sıcaklık değeri olarak vermek gerekirse; 1800 C'da ergimiş SiO2 yavaş soğutulursa 1650-1700 dereceler arasında hemen kristalleniyor. Ancak sıcaklık, 1800 C'den ani bir düşüşle 1450 C'ye indirilirse, ergimiş SiO2 "kristallenme"den "camsı faz"a geçiyor.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız