Bu dönem, İngiliz, Fransız ve Hollandalıların, Yeni Kıta'yı yağmalayan İspanyol ve Portekizlilere karşı doğal bir ittifak oluşturdukları dönemdi. Fransız korsan Jean Fleury, 1520 yılından itibaren, Amerika kıtasından geri dönen İspanyol gemilerine saldırmaya ve yağmalamaya başlamıştı. Önceleri çok büyük kayıplar veren İspanyollar, bütün gemileri biraraya topladılar ve yılda bir kez gidiş-geliş düzenlemeye başladılar. Bu konvoy, çok güçlü silahlarla donatılmış dev kalyonlar tarafından korunuyordu.
Ancak, İsponyollar çok büyük bir stratejik hata yapmışlardı. Amerika'dan Eski Kıta'ya uzanan deniz yolu üzerinde irili ufaklı çok sayıda ada bulunuyordu. Dev kalyonlar bu sığ ve kayalık sularda manevra kabiliyetini yitirdikleri için, ince ama hızlı korsan gemilerine yetişemiyorlardı. Yük gemilerini yağmalayan korsanlar hızla uzaklaşıp, bu küçük adalara sığınıyorlardı. Ada sayısının çokluğu nedeniyle İspanyol ordusu bu bölgede tam güvenliği ve denetimi kuramıyordu. Nitekim, özellikle altın yüklü İspanyol gemilerine saldırmak ve yağmalamak öylesine bereketli bir iş haline gelmişti ki, bir süre sonra dünyanın tüm serserileri ve maceraperestleri Karaibler'deki bu küçük adaları doldurmaya başlamıştı.
Aslında, o günlerde İngiltere'nin Dover, Hasting, Rommey, Mithe ve Sandwich gibi büyük limanları da korsan yatağından başka birşey değildi. Francis Drake, Henry Morgan ve William "Captain" Kidd bu dönemin en ünlü, devletle bütünleşmiş korsanlarıydı. Kralla işbirliği yapan korsanlar, genel olarak ya İncil'e, ya da baltaya el basarak yemin ediyorlardı.
Korsanların çetin koşullarda yaşadıkları bir gerçekti ama, bu durumu fazla abartmamak gerekiyor. Çünkü, o dönemde kral himayesinde korsanlık yapanlar, çok katı disiplin kuralları altında eğitilen donanma askerlerinden daha rahattılar. Kralla işbirliği yapan korsanlar, genel olarak ya İncil'e, ya da baltaya el basarak yemin ediyorlardı.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız