Kürek mahkûmu deyince kuşkusuz aklımıza ilk gelen şey, "Ben Hur" filmindeki o ünlü sahne... Acımasız Romalı denizcilerin kırbaç darbeleri altında, küreğe hırsla sarılan Charlton Heston'ın kanter içindeki görüntüsü... Ne var ki bu atmosfer, tamamen sinemanın yarattığı ve gerçekle alakası olmayan bir klişe... Asıl gerçek, birçok devlete Eski ve Orta çağda imparatorluk kurma olanağı sağlayan denizciliğin en önemli aksesuarının kürek ve onu kullanan kürekçiler olması...
Küreğe dayalı deniz araçlarının tarihi ta eski Mısırlılar'a kadar uzanıyor. Mısır'da bulunan M.Ö. 6000'li yıllara ait duvar resimleri, o tarihlerde oldukça gelişkin deniz araçlarının kullanıldığını kanıtlıyor. M.Ö. 30001i yıllarda, Mısırlılar bu tür gemilerle Akdeniz'e çıkmış ve Lübnan'dan, Girit'ten kereste ithal etmişler. Bu gemiler kürekle hareket ettiriliyor ve kıç bölümlerinde bulunan bir başka uzun kürekle de yönlendiriliyormuş. Mısırlılar, özellikle Nil Nehri'nde yelken de kullanmışlar. Rüzgar yönünün nehrin çığırma doğru olduğu bu bölgede kürek, akıntı yönünün tersine seyreden gemilere ek bir güç sağlıyormuş... Yeterli seyir aygıtı olmadığından, bu gemiler çoğunlukla ırmaklarda, kıyılarda ve dar denizlerde kullanılmışlar.
O dönemlerde savaş gemileri de, ticaret gemileriyle aynı yöntemlerle üretiliyordu. Aralarındaki temel farklılık, savaş gemilerinin çifte kürek ve baş kısımlarının mahmuzla donatılmış olmasıydı... Giderek "kadırga" biçimini alan bu gemilerde birden çok dört kenarlı yelken de kullanılıyordu.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız