Bir zamanlar, yemyeşil bir ormanda Pıtırcık adında meraklı bir fare yaşarmış. Pıtırcık, minik patileriyle ormanda koşturur, her köşeyi keşfedermiş. Bir sabah, bir ağacın gölgesinde gizli bir kapı bulmuş. Kapı, tozlu ama oymalıydı, sanki bir sır saklıyormuş. Pıtırcık, kapıyı itince kendini eski bir kütüphanede bulmuş. Raflar, tozlu kitaplarla doluydu ve bir kitap hafifçe parlıyormuş. Pıtırcık, kitabı açınca bir melodi duymuş, ama yarım kalmış. “Bu ormanın kayıp hikayeleri!” demiş, sevinçle.
Pıtırcık, ormanın bilge tavşanı Hoppa’ya danışmış. Hoppa, “Kütüphane, ormanın hikayelerini canlandırır, ama üç dostun kalbiyle tamamlanır,” demiş. Pıtırcık, kitabı sırtına alıp dere kenarına koşmuş. Orada, balık Parıltı yüzüyormuş. “Hikayenin ilk parçası, suyun taşlarında,” demiş Parıltı. Pıtırcık, taşların arasında parlayan bir mavi mürekkep bulmuş. Mürekkebi kitaba damlatınca, hikayeler canlanmaya başlamış, ama hâlâ eksikmiş.
Pıtırcık, ikinci parça için çiçek tarlasına gitmiş. Orada, kelebek Işıltı uçuşuyormuş. “İkinci parça, papatyaların gölgesinde,” demiş Işıltı. Pıtırcık, papatyaların arasında altın bir kalem bulmuş. Kalemi kitaba ekleyince, hikayeler daha neşeli olmuş, ama son bir parça lazımmış. Işıltı, “Son parça, yüksek mağarada,” demiş.
Pıtırcık, mağaraya koşmuş ve serçe Cıvıl’la tanışmış. Cıvıl, “Son parça, kristal taşta,” demiş. Pıtırcık, mağarada parlayan bir kristal bulmuş, ama bir karga kitabı kapmaya çalışmış! Pıtırcık, Parıltı ve Işıltı’yı çağırmış. Üçü, kargayı korkutup kristali kitaba takmış. Kitap, birden parlamış ve kütüphane hikayelerle dolmuş! Hayvanlar, kuşlar ve çiçekler canlanıp dans etmiş.
Kitap, Pıtırcık’a fısıldamış: “Hikayeler, dostlukla canlanır.” Pıtırcık, kütüphaneyi ormana açmış. Herkes, hikayeleri okuyup gülmüş, şarkılar söylemiş. Pıtırcık, arkadaşlarıyla kahkahalar atmış, orman şenlenmiş. Çocuklar, Pıtırcık’ın macerasını dinlerken dostluğun her hikayeyi güzelleştirdiğini öğrenmiş. Kütüphane, Pıtırcık’ın neşesiyle hep canlı kalmış.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız