Bir zamanlar, rüzgârların şarkı söylediği bir ormanda Uçan adında neşeli bir serçe yaşarmış. Uçan, kanatlarını çırparak ağaçlar arasında dans eder, herkese neşe saçarmış. Bir sabah, bir çalının dibinde eski bir gemi maketi bulmuş. Gemi, ahşaptan oyulmuş, altın iplerle süslenmiş, sanki bir sır saklıyormuş. Uçan, gemiye dokununca hafif bir rüzgâr esmiş ve gemi titremiş. “Bu gemi uçabilir!” demiş, sevinçle.
Uçan, ormanın bilge kaplumbağası Yavaş’a danışmış. Yavaş, “Gemi, bulutların arasındaki bahçeye uçar, ama üç dostun kalbiyle havalanır,” demiş. Uçan, gemiyi kanatlarıyla tutup dere kenarına uçmuş. Orada, kurbağa Sıçrayan’la tanışmış. “Geminin ilk parçası, nilüferlerin gölgesinde,” demiş Sıçrayan. Uçan, nilüferlerin arasında parlayan bir mavi taş bulmuş. Taşı gemiye takınca, gemi hafifçe yükselmiş, ama hâlâ yerdeymiş.
Uçan, ikinci parça için çiçek tarlasına uçmuş. Orada, tavşan Zıpzıp’la karşılaşmış. “İkinci parça, papatyaların arasında,” demiş Zıpzıp. Uçan, papatyaların gölgesinde altın bir yelken bulmuş. Yelkeni gemiye ekleyince, gemi rüzgârda sallanmış, ama son bir parça lazımmış. Z Lamb, “Son parça, bulut mağarasında,” demiş Zıpzıp.
Uçan, mağaraya uçmuş ve kelebek Işıltı’yla tanışmış. Işıltı, “Son parça, kristal taşta,” demiş. Uçan, mağarada parlayan bir kristal bulmuş, ama bir karga gemiyi kapmaya çalışmış! Uçan, Sıçrayan ve Zıpzıp’ı çağırmış. Üçü, kargayı korkutup kristali gemiye takmış. Gemi, birden bulutlara yükselmiş! Gökyüzünde, çiçeklerle dolu bir bahçe belirmiş. Bahçe, neşeli şarkılarla doluydu.
Gemi, Uçan’a fısıldamış: “Gökyüzü, dostlukla ulaşılır.” Uçan, gemiyi ormana hediye etmiş. Herkes, bulut bahçesinde dans etmiş, gülmüş. Uçan, arkadaşlarıyla şarkılar söylemiş, orman şenlenmiş. Çocuklar, Uçan’ın hikayesini dinlerken dostluğun her hayali gerçekleştirdiğini öğrenmiş. Gemi, Uçan’ın neşesiyle hep uçmuş, gökyüzü hep açık kalmış.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız