Temmuz 20, 2025

Maymuncuk

Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, sabahları kargaların sesiyle uyanmayı seven, meraklı mı meraklı bir çocuk varmış. Bu çocuğun adı Efe’ymiş. Efe, ailesiyle birlikte yemyeşil bir ormanın kenarına pikniğe gitmeyi çok severmiş. Bir hafta sonu, sepetler dolusu yiyecek hazırlayıp erkenden yola çıkmışlar.

Ormanın içinden geçen toprak yolu takip ederek, dere kenarındaki büyük çınarın altına varmışlar. Annesi örtüyü sermiş, babası sandalyeleri kurmuş, Efe ise çevreyi keşfetmek için heyecanla dolaşmaya başlamış.

Çiçeklere bakmış, taşları incelemiş, kelebekleri kovalamış. Derken bir çalının arkasından hafif bir kıpırtı duymuş.

Sese doğru dikkatlice ilerlemiş. Birden çalılıkların arasından küçük bir maymun çıkıvermiş. Kahverengi tüyleri, kocaman ve parıl parıl gözleri varmış. Efe’yi görünce hemen ayağa kalkmış, minik kollarını havaya kaldırıp heyecanla sallamış.

Efe başta biraz korkmuş ama maymunun gözlerindeki bakışı görünce rahatlamış. Sanki yardım ister gibi bakıyormuş. Bir süre birbirlerine bakmışlar. Maymun karnını tutmuş, sonra ağzını açıp kapatmış. Efe, “Acıktın mı yoksa?” diye sormuş, ama maymun tabii ki cevap verememiş. Sadece başını yavaşça sallamış.


Efe hemen koşarak annesi ve babasının yanına gitmiş. “Bir maymun buldum!” demiş nefes nefese. “Ama aç gibi. Maymunlar ne yer anne?

Annesi gülümseyerek, “Muz, elma, fındık. Doğal yiyecekleri severler,” demiş. Babası da, “Ama dikkatli olmalısın. Yabani hayvanlara yaklaşmak bazen tehlikeli olabilir,” diye eklemiş.

Efe, annesinden bir muz alıp sessizce çalılığın yanına dönmüş. Maymun hâlâ oradaymış, gözleriyle Efe’yi takip ediyormuş. Efe yavaşça eğilip muzu uzatmış. Maymun önce muzun ucunu koklamış, sonra minik elleriyle tutup iştahla yemeye başlamış. Her lokmasında yüzü biraz daha canlanmış, sanki teşekkür eder gibi Efe’ye bakmış.


Efe başını yana eğip onu izlemiş. Fısıltıyla “Senin bir adın var mı acaba?” diye sormuş. Sonra kendi kendine gülümsemiş. “Ben sana Maymuncuk diyeyim, olur mu?” Maymun cevap verememiş ama gözleri sanki “olur” der gibi parlamış.

Maymuncuk yemeğini bitirince Efe’nin etrafında dönmeye başlamış. Birlikte dere kenarında yürümüşler, taş sektirmişler, ağaçların altında oturup gökyüzüne bakmışlar. Efe o an, hayatında hiç bu kadar sevimli bir arkadaşla karşılaşmadığını hissetmiş. İçinde bir sıcaklık yayılmış.

Piknik saati bitince annesi: “Efe, toparlanıyoruz!” diye seslenmiş.

Efe bir süre sessiz kalmış, sonra gözlerini annesine çevirip. “Onu eve götürebilir miyiz anne?” diye sormuş, sesi titrek, gözleri dolu doluymuş. “Hep yanımda olsun istiyorum.”

Annesi diz çöküp Efe’nin gözlerine bakmış. “Canım oğlum,” demiş, “Maymuncuk burada yaşıyor. Onun evi orman. Kendi dünyası, arkadaşları, alıştığı hayat var. Onu alırsak üzülür.”

Efe bir an susmuş. Sonra babası yanaşmış, gülümseyerek “Ama istersen buraya yine gelir, onu ziyaret edebilirsin,” demiş. “Hem belki seni bekliyor olur.”

O gün Efe, Maymuncuk’la vedalaşmış ama vedası buruk değilmiş. Çünkü biliyormuş ki bu gerçek bir vedalaşma değil, sadece bir süreliğine ayrılıkmış.


Efe ile Maymuncuk Masalından sonra, Efe ailesiyle birlikte sık sık o piknik alanına gitmiş. Bazen muz götürürmüş, bazen elma. Bazen de sadece birlikte oturup gökyüzünü izlerlermiş.

Güneş her doğduğunda, Efe’nin içi umutla dolarmış. Çünkü ormanda onu bekleyen minik bir dostu varmış.

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son Yazıları

probiyotik

Arabanın Sihri

probiyotik

Maymuncuk

probiyotik

Toprak ve Su

probiyotik

Ateş ve Su

Editörlerin Son Yazıları

kaptanfilozof06

Tam Komedi Filmi Sahnesi

probiyotik

Arabanın Sihri

bubble30

DERS DİNLERKEN NOT TUTAR MISINIZ?

Nielawore

"USTURANIN AĞZINDA"

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun