Vaktiyle birbirine komşu iki ev varmış. Evlerin birinde kasabanın en zengin karı kocası yaşarken, diğerinde kasabanın en yoksul ailesi yaşarmış. Zengin karı koca her şeye sahip olmalarına rağmen çok mutsuzlarmış. Zengin kadın, sabahtan akşama kadar kocaman evinin her yanını dolaşır, yapacak iş bulamazmış. Canı da günlerinin böyle geçmesine çok sıkılırmış. Akşam kocası eve geldiğinde birlikte otursalar da konuşacak laf bulamazlarmış. O kocasına bakarmış, kocası ona bakarmış. Her akşam aynı şey olurmuş ve canları çok sıkılırmış. Tek yaptıkları şey, komşularının mutluluklarına imrenmekmiş. Evler birbirine o kadar yakınmış ki her akşam yoksul komşularının bitmek tükenmek bilmeyen kahkahalarını duyarlarmış. Yoksul komşular, o kadar neşeli, o kadar neşeli imişler ki zengin karı koca, onları kıskanmaktan kendilerini alıkoyamıyorlarmış. En sonunda, zengin adam dayanamamış, karısına:
— Biz sahip olabileceğimiz her şeye sahibiz, paramızla istediğimiz her şeyi satın alabiliriz. Buna rağmen mutsuzuz. Komşularımız yoksul olduğu hâlde bizden çok daha mutlular. Bizde olmayıp da onlarda olan nedir bilmek istiyorum. Sen yarın komşu hanımın yanına git, sor. Ne olduğunu öğren, biz de alalım, mutlu olalım, demiş.
Ertesi gün zengin kadın, yoksul kadının yanına gitmiş ve durumu açıklamış. Kendisine, mutluluklarının sırrını söylemesini istemiş. Bunun üzerine yoksul kadın:
— A komşum, bizim evimizde altın topumuz var, her akşam kocam geldiğinde altın topu onun kucağına atarım, o da benim kucağıma atar. Biz böylelikle çok eğleniriz, demiş.
Mutluluğun sırrını öğrenen zengin kadın, büyük bir sevinçle kocasının yanına gitmiş. Ona akşam eve gelirken beraberinde bir altın top getirmesini söylemiş. Adam ve kadın akşamı iple çekmişler.
Akşam olunca adam elinde zar zor taşıdığı altın bir topla eve gelmiş. Hemen salona geçip topu birbirlerinin kucağına atmaya başlamışlar. Fakat bundan hiç keyif almamışlar. Tam aksine top her seferinde canlarını yakıyormuş. Mutlu olmak için bir süre bu acıya katlansalar da her yerleri mosmor olmuş. Sonunda bu işten vazgeçmişler.
Ertesi gün zengin kadın, soluğu yoksul kadının yanında almış. Ona olanları anlatmış bir bir... Altın topun eve hiç neşe getirmediğini söylemiş. Yoksul kadın komşusuna:
— Komşucuğum, sen benim söylediklerimi yanlış anlamışsın. Benim altın top dediğim gerçek top değil, bizim saçları sapsarı olan kızımızdır. Kızımız her akşam bir benim kucağıma, bir kocamın kucağına koşar. Biz kocamla bundan müthiş bir keyif alırız. Çocuk her evin neşesi, göz aydınlığıdır, demiş.
Böylece zengin kadın insanların mutluluğunun sadece maddi şeylere bağlı olmadığını anlamış. Duyduklarını eşiyle paylaşmış. Bir süre sonra onlar da çoluk çocuğa karışmış, mutlu mesut yaşamışlar.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız