Fatih devrine kadar, Divan-ı Hümayun bizzat padişahların başkanlığında, bu tarihten sonra da veziriazamın riyasetinde toplandı. Padişah, Divan başkanlığını bıraktı. Bu değişim, Fetih'ten sonra, Roma'nın İmparatorluk, İslâm devletlerinin Sultanlık ve Türklerin Hakanlık geleneklerini Fatih'in kendi kişiliğinde birleştirme fikrinin sonucuydu.
Fatih'in devletin idari teşkilat ve teşrifatında, yani protokolünde meydana getirdiği büyük yapısal değişim neticesinde, yeni bir çehreye kavuşan Divan-ı Hümayun'a katılanlar, iki ana gruba ayrılmaktaydı:
Erkân-ı erbaa ismiyle anılan ve başta sadrazam olmak üzere, vezirler, kazaskerler, defterdarlar ile nişancıdan oluşan ilk zümre Divan'ın aslı olup, orada fikir beyan etme ve karar verme yetkisine sahiptiler. Bu asli üyelerin arasına bazı görevliler de şartlı olarak dâhil olabilmekteydi. Bunlardan yeniçeri ağaları, vezir rütbesinde iseler, Divan'a katılabilirlerdi. Üzerinde vezirlik payesi de bulunan kaptanıderyalar da İstanbul'da bulundukları zaman Divan toplantısına iştirak ederlerdi.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız