Hatıratından ve N. Elias’ın beyanatlarından da anlaşılacağı üzere, Babür, sıkça Türk olduğunu dile getirmiş, Türklüğüyle gururlanmıştır. Aynı zamanda Moğolların güvenilirliğinin ve adaletinin fazla olmadığı, itaatsiz oldukları konusunda da bazı ifadeleri mevcuttur. Babür’ün Moğollar hakkındaki olumsuz görüşlerinin ve anne tarafından bağlı olduğu bu ırka mesafeli duruşunun ardında kuşkusuz başka nedenler de aranmalıdır.
Babür, Afganlarla olan mücadelelerinde Moğol hükümdarlardan istediği yardımı alamamıştır. Alsa dahi, bu destekler, daima yarıda kalmıştır. Orta Asya’da ona en fazla zayiatı veren kişi, yine bir Moğol olan Şeybani Han’dır. Öte yandan, Türkçe’nin gelişimi ve yaygınlaşmasına yönelik hizmetleri incelendiğinde, Babür’ün Türklüğe vermiş olduğu önemin ve Türk olduğuna dair çıkarımlarımızın geçerliliğinin oldukça sağlam bir zemine oturduğu görülebilir.
Hükümdarlık hayatı boyunca Türkçe’nin yaygınlaşması ve gelişmesi için çabalayan Babür (Al Sahli 41), Türkçe’yi Farsça ile birlikte resmi dil olarak kullanmış ve kullanılmasını teşvik etmiştir. Babür’ün Türk olduğunu ispatlama gayreti salt ırkçı bilim üretme anlayışının bir sonucu olarak algılanmamalıdır. Amaç, Türk tarihi ve medeniyeti ile bağı kopartılmaya çalışılan –bir nebze kopartılmış- Babür Devleti’nin tarih yazınına tarafsız ve kanıt içeren bilgiler sunabilmek, bu doğrultuda tarihsel gerçekliklerin bilim kriterleri eşliğinde yeniden yorumlanabilmesine katkıda bulunabilmektir. Aynı zamanda kendisini Türk olarak tanımlayan bir tarih figürünü, ısrarla ‘Mughal’ olarak lanse eden batılı yazarların etik olmayan anlayışlarının sorgulanabilmesine az da olsa destek sağlayabilmektir.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız