Büyük işlerin veya devletlerin işlerine baktığımız zaman karşımıza bir sürü yazılmış, çiftleşmiş, tasarlanmış kura çıkar. Bu yazılı kurallar sayesinde devletler, büyük şirketler ve uluslararası işler ve ilişkiler bir düzey içerisinde yürür. Bir de bu kurallara benzeyen yazılı olmayan kurallar vardır. Demin saydıklarımız kağıtlara yazılmış, not edilmiş hukuk kurallarıdır. Yazılı olmayan kurallar ise çok daha eski kökenlere dayanan ve insanların bir arada uyum içinde yaşamasını sağlayan ve insan ilişkilerini düzenleyen kurallardır. Topluluk içinde bağırarak konuşulmaz veya insanları rahatsız edecek herhangi bir hareket yapılmaması gerekir gibi kurallar yazılı olmayan kurallardır.
Bu tarz yazılı olmayan kurallara baktığımız zaman ise bu kuralların kökenlerinin, insanların toplu olarak yaşamaya başladıkları ilk dönemlere kadar gittiğini düşünebiliriz. Bunu böyle düşünebiliriz çünkü bu kuralların amacı aslında insanların bir arada yaşayabilmesini sağlamak ve bunun düzenli bir şekilde olmasını sağlamak, uygun bir şekilde olmasını sağlamak. Yani aslında gelenekler de bir şekilde bu kurallarla bağlantılı olarak oluştu. Eğer böyle kurallar olmasaydı insanlar asla bir arada uyum içinde yaşayamazlardı.
Bu kurallar olduğu için insanlar bir arada uyum içinde yaşayabiliyorlar. Bu sebepten dolayı böyle kuralların varlığı ve oluşması çok ama çok eski dönemlere kadar gidebiliyor. Bu tarz kurallar ise günümüzde gelenek haline gelmiştir de diyebiliriz. Ancak bunun da günümüzde aşındığı ve bozulduğunu görebiliyoruz. Çünkü özellikle her yeni gelen kuşakta geçmişe ve geleneklere karşı büyük bir uyumsuzluk ve isyan görebiliyoruz. Bu yüzden toplum içinde yaşanan kuralları ve bunun gibi pek çok yazılı olmayan kurallar yeni nesilliler tarafından pek öğrenilmiyor.
Bu tarz kurallara uyulmadığı zaman ise karşımıza iki tür manzara çıkıyor. Birinci tür manzara, insanların birbirinden artık rahatsız olmaya başladığı ve birbirlerinden uzak durdukları bir toplum manzarası. İkincisi ise kendi kafasına göre kendi yazılı olmayan kurallarını oluşturan ve kendi çıkarına göre kullanan insanların olduğu bir manzara. Birincisinde insanlar yalnızlaşıyor, ikincisinde ise insanlar saçmalıyor aslında. Yani ikinci olay da aslında ahlaksızlık kitabına uydurulmuş oluyor insanlar tarafından. Ve buna bu kuralı uyduran kişinin kendisi inanıyor sadece.
İşte binlerce yıl içinde gelen ve toplumu düzenleyen yazılı olmayan kurallara uyulmadığı zaman aslında toplumların içindeki bireyler arasındaki iletişiminde çöktüğünü görebiliyoruz. Aslında böyle kurallar son derece önemli ve insan hayatında yeri olan kurallar oluyor. Böyle kuralların olmayışı insanların arasındaki iletişiminde bozulmasına ve çabucak sönmesine sebep olabiliyor. Bugün kurulamayan ailelerin de sebebi aslında bu yazılı olmayan kurallara uyulmamasından geliyor. Hem kadınlar hem de erkekler yazılı olmayan kurallarına uymadıkları için bir aile kurmakta çok zorlanıyorlar. Birlikte yaşamakta çok zorlanıyorlar. Bu geleneksel kuralları da kimse tam olarak bilmediği veya bilse bile uymak istemediği için birlikte yaşamada gidilemiyor.
Sonuç olarak, yazılı olmayan kurallar toplumların bir arada yaşamasını sağlayan ve kökenleri çok eskiye dayanan kurallardır ve bu tarz kuralların olmayışı veya uyulmaması insanların bir arada olan yaşamlarına ve toplumların geleceklerini bile derinden etkileyebilecek sonuçlarda olabilirler. Bir arada yaşama kurallarına veya bunlar gibi yazılı olmayan kurallara çiftlilerin uyması birlikte yaşamaları açısından son derece kritiktir. Bu tarz kurallar zaten insanlar bir arada iyi bir şekilde yaşayabilsinler diye ortaya çıkmıştır ve uyulması halinde insanlar bir arada yaşamaya devam edebilirler. Aksi takdirde bir arada yaşamaya devam edemeyeceklerdir zaten.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız