Bundan bir iki kuşak öncesine gittiğimizde pek çok insanın şehirlerden çok köylerde yaşadığını görebiliriz. Köyden kente göç bir anda oldu ve büyük sayılarla yaşandı. Şehirler çok hızlı bir şekilde büyüdü ve ortaya çıkan tabloda aslında plansız, düzensiz, belirsiz ve çirkin diyebileceğimiz bir yapı oluştu. Evet, bugün büyük şehirler arasında böyle yapılardır. Plansızdır çünkü hızlı gelişmek zorunda kalmıştır. Çok kalabalıktır çünkü hemen hemen herkes gelmiştir. Çirkin görünür çünkü bir anda gelişmiştir.
Belirsizdir çünkü çok fazla insan vardır ama bu çok fazla insana yetebilecek iş veya kaynak o kadar fazla değildir. İşte bu yüzden büyük şehirler aslında çok belirsiz yapılardır. Köyde yaşayan bir insanın hayatı daha stabil ve belirlidir. Ne iş yapacağı bellidir, yarınları bellidir. Ama şehir hayatı öyle değildir. Sizden ev kirası alırlar, sizden çalışmanızı isterler ama işinizde garanti değildir. Aldığınız ücret hiçbir şeye yetmeyebilir veya bugün aldığınız ücret yarın hiçbir şeye yetmiyor olabilir. Çok büyük bir belirsizlik.
Bugünün en büyük sorunlarından birisi aslında kentlerin yarattığı ya da büyük şehirlerin yarattığı büyük belirsizlik ortamı. İnsanlar vahşi bir ormanın içinde yarınlarını bilmez şekilde yaşıyor gibiler. Gerçekten de vahşi. Yani pek çok insanın birbirinin elindekini almak için yırtıldığını ve neredeyse gırtlak gırtlağı yaşayabildiği bir toplumdayız. Tabi bu gırtlak gırtlağı yaşama fiziksel anlamda bir şiddet değil. Daha çok insanların birbirleriyle verdiği yaşam mücadelesini anlatmak için kullandığı bir tabir. Şehirlerde insanlar için en büyük problem doğanın kendisi değil, diğer insanlardır. Ve diğer insanlar doğadan çok daha fazla problem yaratmaktabilmektedir bazen. Ve bu da büyük bir belirsizliğe sebep olmaktadır. Büyük şehirlerin en net özeti çok insan ve az kaynaktır. Ve o az kaynağa ulaşmak için yırtılan çok insandır.
kaptanfilozof06
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız