İnanç sistemleri ve bilim arasında genellikle bir sürtüşme veya bir anlaşmazlık olabilmektedir. Bu sürtüşme ve anlaşmazlığın temel sebeplerinden birisi ise iki tane kavramın gerek yaradılışa gerekse kainatı olan bakış açısında olayları anlamlandırma kısmında yaşadıkları büyük farklılıklardır. İnanç sistemleri genel olarak kanıtı yapılmamış kavramlar üzerinden yaradılışı ve kainatı tanımlamaya çalışır. Örneğin melekler veya şeytanlar kanıtlanmamıştır. İnanç sistemlerinde yer alan binlerce tanrının veya tek bir tanrının varlığı kanıtlanmamıştır. Ya da bunun gibi pek çok anlatılan şeyin varlığı veya yaşanılırlığı kanıtlanmamıştır. Bilimde ise bakış açısı olarak hemen hemen her şey kanıta dayanmak mecburiyetindedir.
Ya bir kanıta dayanmak zorundadır veyahut da kanıta dayanmıyorsa ortaya atılan kavrama teori veya hipotez denmektedir. Yani gerçek olmayan ama gerçek olabileceği düşünülen olarak ele alınmaktadır. Bilim için kanıtlanamayan bir şey mutlak veya kanun değildir. Oysa ki inanç sistemlerinde kanıtlanamayan kavramlar mutlak olarak kabul edilebilmektedir. İşte bu aradaki büyük fark bilim ile inanç sistemleri arasında genellikle anlaşmazlığa ve sürtüşmeye sebep olmaktadır. Yani yaşanan sürtüşmenin temeli budur. Peki hangi taraf haklı veya hangi taraf değil?
İlk başta bakıldığında bilim, inanç sistemlerine göre çok daha akılcı gözüküyor. Çünkü sadece kanıtlanabilir kavramlarla yola devam etmek çok daha garantici geliyor. İnanç sistemlerine göre çok daha garantici. Ancak kanıtlanabilirlik veya ölçülebilirlik konusunda şöyle bir problem mevcut. Yaşadığımız kainat içinde insanoğlunun her şeyi ölçmesi, her şeyi test etmesi veya her şeyi kanıtlayabilmesi aslında mümkün değildir. Bu imkansızlıktan ötürü aslında inanç sistemleri de kendi varlığını güçlü bir şekilde muhafaza edebilmektedir. Bilim karşısında inanç sistemlerin bilimin kanıtlayamadığı veya asla kanıtlayamayacağı kavramlara kendince bir açıklama getirebildiği için ve bu açıklamaların da yanlış veya doğru olduğu test edilemediği için ve belki de asla test edilemeyeceği için inanç sistemleri de doğru mu yoksa yanlış mı asla tam olarak bilinemeyecektir. Ve bu da aslında inanç sistemleri ve bilim arasında yaşanan çekişmenin belki de sonsuza kadar devam edeceğini bize göstermektedir. Yaşadığımız kainatta her şey kanıtlanabilir değildir. Her şeyin kanıtlanabilir olmaması ise her zaman için bir belirsizlik ve çekişme yaratacaktır.
kaptanfilozof06
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız