Bugünün masalları veya hikayeleri nedir diye baktığımız zaman, karşımıza çocukluğumuzda dinlediğimiz hikayeler çıkabilir veyahut da yetişkin masalları tarzı şeyler aklımıza gelebilir. Ama bugünün masalları dediğimiz zaman aslında farklı coğrafyalarda, farklı inançlara veya mitolojilere göre anlatılan pek çok hikayenin, kökeninin tek bir yere dayanıp dayanmayacağı konusundaki düşüncelerimi paylaşacağım aslında sizinle bugün. En azından bu düşüncelerimi paylaşacağım ve sonrasında günümüzde anlatılan pek çok mitoloji ve dini hikayenin aslında tek bir köke dayanıp dayanmadığı konusunda bir fikir edinme fırsatımız olacak.
Bugünkü mitolojilere veya dini hikayelere baktığımız zaman aslında belli başlı konularda birbirlerine benzediklerini görebiliriz. En azından pek çoğumuzun daha iyi bildiği üç din üzerinden gidersek biraz daha basitleştirmiş oluruz konuyu ve daha iyi anlamaya çalışabiliriz. Yahudilik, Müslümanlık ve Hristiyanlık, bu üç inanca baktığımız zaman üçünde de tek bir tanrı olduğunu görebiliriz, tek bir yaratıcı var. Bu bile aslında üçünün de aynı noktadan gelebilmiş olabileceğini bizlere söyleyebiliyor. Bu üç inancın da tek tanrı inancından dolayı aynı noktadan gelip gelemeyeceğini görebiliyorsak, bu üç inancın da kitaplarında anlatılan hikayelerin tek bir noktadan gelip gelmeyeceği konusunda da bir şüphemiz olmayabilir.
Zaten bu üç inanca baktığımız zamanda Hristiyanlık, Yahudiliğin değiştirilmiş olduğunu ve onun düzeltilmiş hali olduğunu iddia ederken, Müslümanlık ise, yani İslam ise, hem Yahudiliğin hem Hristiyanlığın değiştirilmiş olduğunu ve onların düzeltilmiş hali olarak geldiğini iddia ediyor. Buradan da bakarsak aslında üç dinde aynı şeyi savunuyor hemen hemen. Hikaye kısmına gelecek olursak ise buradaki verilebilecek en iyi örnek Nuh'un gemisi olayı olabilir. Çünkü Nuh'un gemisi olayı bir şekilde üç dinde de geçen bir hikayedir. Nuh'un gemiyi yaptığı büyük bir sel geldiğinde bu gemiye hayvanları çifter çifter doldurdu ve tufan gelip, sel gelip tüm dünyayı ezip geçtiğinde Nuh'un gemisinin ve onun içindeki canlıların kurtulduğunu ve dünyadaki yaşamın devam ettiğini anlatır. Hikaye kabaca böyledir.
Anlatılan bu hikaye 3 dinde de bir şekilde geçer. Ve işin daha da enteresan yanına gelirsek ve olayı biraz daha detaylandırırsak, aslında Nuh Tufanı hikayesinin sadece 3 dinde değil, başka mitolojilerde ve başka inanç sistemlerinde de yer aldığını görebiliriz. Tabi bu araştırmanın detaylarını burada vermeyeceğim. Onu siz bulabilirsiniz. Benim burada anlatmaya çalıştığım şey aslında tüm büyük inanç sistemlerinin, tüm farklı mitolojilerin, bu kadar gözümüze karmaşık görünen tüm inançların belki de gerçekten tek bir noktadan geldiği, yaşanmış belli başlı olaylardan farklı şekillerde hikayeleştirilip insanlara sunulması olarak görebiliriz.
Şimdi bu olayı da basitleştirirsek şöyle düşünebiliriz. Diyelim bir olay yaşanıyor ve bir trafik kazası oluyor. Aslında olan olay iki arabanın çarpışması olsun. Sonrasında bu trafik kazasının herhangi bir şekilde görüntü veya ses kaydının olmadığını düşünelim ve kazaya tanık olan insanların ise çok kısa zamanlar içerisinde ya o bölgeden gittiklerini ya da hayatta olmadıklarını düşünelim. Böyle bir durumda trafik kazasının anlatılmaya başlanması ve bu konuda abartılı hikayelerin anlatılmaya başladığını bile görebiliriz. İnsanlar arasındaki konuşmalarda trafik kazasının sadece iki araba arasında olan basit bir olaydan çok daha öteye geçtiğini görebiliriz.
Trafik kazası ile ilgili yaşanan o basit olayın zaman geçtikçe insanlar arasında zincirleme bir trafik kazası olarak anlatılmaya başlandığını görebiliriz. İki arabanın değil, iki büyük tırın çarpıştığını ve bu çarpışmadan dolayı taşıdıkları yüklerin ortalığa saçıldığının anlatıldığını görebiliriz. Hatta bu ortalığa saçılan ürünlerin patlayıcı olduğunu ve mahallede büyük bir patlama çıkardığını anlatan birilerini bile görebiliriz. Sonuçta ne ses kaydı var, ne görüntü kaydı var, ne de yazılı kayıt var. İnsanlar istediklerini anlatabilirler. Olay ile ilgili zaten tanıkların da orada olmadığını düşünürsek, hikayeler abartılır da abartılır, abartılır da abartılır. İşte günümüze kadar gelen tüm mitolojiler ve inanç sistemleri de buna benzer şekilde belli başlı olayların binlerce yıl boyunca abartılarak günümüze gelmiş şekli olabilir.
Ama işin en kritik yanı şu olabilir. Belki de bu hikayeler abartı değildir. Belki de inanç sistemleri doğruyu söylüyordur. Hiç bilmediğimiz konuda, birilerinin yalan mı söylediğini yoksa doğru mu söylediğini de bilemeyiz. Çünkü o olayları görmedik, orada değildik. İşte burada karşımıza büyük bir belirsizlik çıkar. Ya inanç sistemleri ve mitolojiler doğruyu söylüyorsa? O zaman ne olacak? İşte bu belirsizlik ve bu şüphe ne mitolojilerin ve inanç sistemlerinin tamamen yalanlanmasına imkan veriyor, ne de tamamen doğrulanmasını sağlıyor. Aslında karşımızda büyük bir soru işareti var. Ve bugüne kadar gelmiş tüm bu hikayeler, çok büyük bir soru işareti olarak karşımızda duruyor.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız