İki bin yılı aşkın bir süre önce başlayan Atlantis efsanesi geçmişten günümüze güncelliğini koruyor. Ortaçağ'da Arap coğrafyacılara, onlardan da Avrupalı yazarlara geçen bu efsane, ilk kez Rönesans'ta akılcı bir biçimde açıklanmaya çalışıldı. Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfinden sonra da tekrar alevlendi. Aydınlanma Çağı'nda ulusçu tutkularda billurlaşarak, İsveç ve İtalya dahil, pek çok ülkede, 'uygarlığın bu topraklarda başladığı' iddiasıyla sürdü.
Montaigne, Buffon, Voltaire için ‘Atlantis' bir 'gerçeklik' idi. 19. Yüzyıl sonunda okyanusbilimcilerin ve arkeologların ilgisini çeken Atlantis,karanlıkçı kesimler tarafından da kullanıldı. 20. Yüzyıl'da ise Atlantik'in yeri hakkında pek çok sav ileri sürüldü.
'Herakles Sütunları’nın bugünkü Cebelitarık Boğazı olduğu yaygın görüştür. Dolayısıyla Atlantis daha çok Cebelitarık'ın ötesinde aranmıştır. 1882’de Britanya ticaret gemisi Jesmond, Madeira'nın batısında Azor Adaları'nın güneyinde, haritalarda adı geçmeyen bir adaya rastlar. İçinde mumyasıyla bir de lahit bulunur bu adada. Böylece Atlantis arayışı hız kazanır ama bu gizemli adayı yeniden görmek, başka hiçbir gemiye nasip olmaz!
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız