Yusupov, Grandük Dimitri'nin tabancasını alarak aşağı indi. Rasputin, bıraktığı gibi uyuklar vaziyetteydi... Prens, onun kendini iyi hissedip hissetmediğini sordu. Rasputin, güçlükle konuşuyormuş gibi, "Evet" dedi, "Başımda bir ağırlık var. Bir bardak şarap ver, belki iyi gelir..."
Gerçekten de Rasputin, bir bardak şarap daha içince iyileşti, şakalaşmaya başladı, hatta Prens'e çingenelere gitmeyi bile teklif etti... Artık Yusupov'un sabrı kalmamıştı; tabancayı cebinden çıkarıp arkasına sakladı, sonra duvardaki kristal haçı göstererek Rasputin'e seslendi: "Grigori Yefimoviç... Şu haçın önüne gelip son duanı yap..."
Rasputin, hayretle Prens'e bakakalmıştı. Sonra yanına gelerek gözlerini gözlerine dikti. Yusupov bu manzara karşısında bir an tereddüt etti, sonra haça doğru dönmesini istedi ve onu sırtından vurdu. Rasputin, inleyerek haçın dibine yığıldı... Silah sesi üzerine yukarıdakiler hemen koştular; ışıkları söndürerek kapıyı kilitlediler ve Prens'in çalışma odasına çıktılar...
Purişkeviç'in planına göre, Doktor Lazovert, Rasputin'in elbiselerini giyecek, yanında Grandük ve Sukotin'le sarayı terk edecekti... Bu şekilde, Rasputin'i izleyen gizli servis, onun Yusupovun sarayında öldürüldüğünü anlamayacaktı. Üç arkadaş elbiseleri yok ettikten sonra tekrar saraya dönecek ve bu kez de cesedi alıp nehre atacaklardı...
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız