Damarlarında hemofili hastalığı taşıyan Alman asıllı karısı ile sakin, ama mutlu bir evliliği olan Çar II. Nikola'nın iktidarı, 14 Mayıs 1896 tarihinde tatsız bir olayla başlamıştı. Moskova yakınlarındaki Kodinka'da düzenlenen taç giyme töreninde halkın bulunduğu tribünler çökmüş ve 7,500 kişi ölmüştü. Cesetler, Kodinka'da aynı gün kazılan bir çukura gömülmüştü. Bu olay üzerine Çar, ertesi gün Kremlin'de düzenlenecek büyük baloyu da iptal etmişti. Ancak, aynı gece Çariçe Alexandra; odasına çekildiğinde çalışma masasının üzerinde şöyle bir not bulmuştu: "Çar ve Çariçe Kodinka'daki büyük felakete rağmen, neşelerinden hiçbir şey kaybetmemişlerdir. Rus halkı, Romanovlar'ın bu ihanetini asla unutmayacaktır. Çar ve Çariçe'nin de sonu, Kodinka kurbanları gibi isimsiz bir çukurda bitecektir..." O mektubu o gece Çariçe'nin çalışma masasına kimin koyduğu bugüne kadar asla gün ışığına çıkmadı.
Romanov Hanedanının son üyesi Çar II.Nikola'nın 4 kızı, bir oğlu vardı. Ne var ki. veliaht Alexis (solda), Hessen-Darmstadt Prensesi olan annesinin ailesinden gelme hemofili hastalığı taşıyordu. Nihayet 1904'te, Çariçe bir erkek çocuk doğurdu: Çareviç Aleksi... Ama, ailenin ve halkın sevinci kısa sürdü. Doğduktan 6 hafta sonra, çocuğun hemofili hastası olduğu anlaşılmıştı. Bu, kanın pıhtılaşmasını sağlayan maddelerin eksikliğinden kaynaklanan bir hastalıktı. Kısacası, çocuk yaşam boyu tehlike altındaydı; çünkü en ufak bir kesik, bere ya da burun kanaması, durdurulamayan kanama anlamına geliyordu.
1907'de Rasputin, Çareviç Aleksi'in sağlığıyla ilgilenen gruba katıldı ve çok geçmeden en önemli üye oldu. Bunu sağlayan, 3,5 yaşına gelmiş olan Çareviç'in bir gün düşüp iç kanama geçirmesiydi. Çocuk çok acı çekiyor, doktorların çabası yetersiz kalıyordu. Bunun üzerine umutsuzluğa düşen ana-baba, son çare olarak Rasputin'i saraya çağırmışlardı. Rasputin, çocuğun yatağı başında sadece dua ederek Çar'ın doktorlarının yapamadığını yapmış, krizin atlatılmasını sağlamıştı.
İki yıl boyunca, sarayda içkiler Rasputin'in şerefine içildi. Din çevreleri ve soylu kadınlar ona koşarlarken, ötekiler parayla ve hediyelerle onun saraydaki nüfuzunu satın almaya çalışıyordu. Ama o, sadece hiçlik duygusunu ve seks güdüsünü tatmin etmeyi amaçlıyordu. 36 yaşındayken, Piskopos Hermogen (solda ortada) tarafından saraya tanıştırılan Rasputin, adeta Rus Sarayı'nın "Cinci Hoca'sı oldu. Koyu mavi derin bakışlı gözleriyle insanları büyülemekte üstüne yoktu... Çariçe'nin dört kızdan sonra sahip olduğu tek erkek çocuğunun sağlık problemleri, Rasputin'i sarayda "vazgeçilmez" kılmıştı.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız