Mayıs 13, 2024

DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ

Kullandığımız deyimlerin bir hikayesi olduğunu biliyor muydunuz? O deyimler arasından 10 İstanbul deyimi ve hikayesi geliyor.

 

*Not: Bu içerik önerisi annemindi. Teşekkür ederim <3

DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ

1. ÜSKÜRDAR’DA SABAH OLDU

Bir şeyin zamanını geçirmek, geç kalmak anlamında kullanılan bu deyim vakti zamanında Üsküdar’ın sabah ezanının Beşiktaş’tan önce okunmasından kaynaklanmıştır. Bu erken okunmasının sebebi, Valide Sultan ve Mihrimah Sultan camilerinin müezzinleri, karşı tarafta yaşayan padişaha seslerini duyurabilmek ve ondan ihsan alabilmek, belki saray müezzinliğine yükselebilmek ümididir.

DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ

2. KABAK BAŞINDA PATLAMAK

Eski zamanlarda su kabaklarının içleri oyulup şişe gibi kullanılırmış. Galata meyhanelerinde içleri şarapla dolu olan kabaklar vitrine dizilirmiş. Külhanbeyi istediği kabağın ipini keser alır ve bitirmeden de yerinden kalkmazmış. Meyhaneye baskın yapıldığında zabıta ve bekçiler mekandaki küp ve fıçıları devirirmiş. Vitrine dizilen şarap kabaklarını da meyhaneci ya da araya giren müşterilerin başlarına patlatırlarmış.

DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ

3. DİNGONUN AHIRI

Ulaşım için atlı tramvayların kullanıldığı yıllarda, iki atla çekilen tramvaylara, İstanbul’da dik Şişhane yokuşunu tırmanabilmesi için fazladan at koşturulurmuş. Azapkapı’da tramvaya eklenen destek atlar, Taksim’de Dingo isimli bir Rum vatandaş tarafından işletilen ahırda dinlendirilir, sonra tekrar Azapkapı’ya götürülürlermiş. Gün içinde sürekli atların girip çıktığı bu isimden dolayı günümüzdeki kullanımına dönüşmüştür.

DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ

4. ÇAPULCU

Eski zamanlarda itfaiyeciler takımlarına sızmış, işsiz güçsüz kişilere ‘Çapulcu’ adı verilirmiş. Bu kişiler birkaç sınavın ardından zamanla takıma alınırlarmış. Ama içlerinden bazıları takıma girse de yangın yerinden hırsızlığa kalkışırlarmış. Durum fark edildiğinde polise teslim edilir ve o semte bir daha adım atamazlarmış.

DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ

5. BULGURLU’YA GELİN GİTMEK

Bulgurlu Köyü eskiden beri pehlivan çıkaran ve delikanlıların güzelliği ile meşhur olan bir köymüş. Bu delikanlılarla evlenmek için civar köylerin genç kızları sıraya girerlermiş. Genç kızlara Bulgurlu’dan görücü gelir de nişan olursa kız nişanın bozulmasının korkusuyla, gece gündüz ailesini sıkıştırırmış. Bir an önce evlenmek ve Bulgurlu’ya gelin gitmek için. İşte bu yüzden bu deyim günümüzde bir iş için gereğinden fazla telaş edenler için kullanılır.

DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ

6. İKİ DİRHEM BİR ÇEKİRDEK

Dirhem ve çekirdek kuyumculukta hassas tartılar için kullanılan ağırlık ölçüleriymiş. Eski dönemlerde piyasadaki en değerli para Osmanlı altınıymış ve tartıda iki dirhem bir çekirdek gelirmiş. Bu yüzden kılık kıyafet konusunda titiz olan, kılık kıyafetleriyle dikkat çeken İstanbul hanımefendi ve beyefendileri için kullanılan bir deyim olmuştur.

DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ

7. MARMARA ÇIRASI GİBİ TUTUŞMAK

Öncesinde ateş yakabilmek için çıra kullanılırmış. Çarşıda Marmara Adası’ndan toplanan, reçinesi bol olduğu için çabuk ve kolay yanan bu çıraların etkisiyle bu deyim, günümüzde aniden öfkelenenler için kullanılan bir deyim olmuştur.

DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ

8. GOYGOYCULUK YAPMAK

Eski zamanlarda Muharrem ayında kapı kapı gezerek ilahi okuyanlara ‘Goygoycu’ denilirmiş. Muharrem ayının ilk gününden, onuncu gününe kadar sokaklarda ilahiler okuyarak dolaşırlarmış. Günümüzde bu deyim gevezelik etmek anlamında kullanılan bir deyim olmuştur.

 

DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ

9. PÜSKÜLLÜ BELA

Fes kullanılan dönemde, püsküllü ve püskülsüz modeller ortaya çıkmış. Yağmur ve kardan fesin kalıbı bozulan, rüzgarda püskülleri sürekli karışan feslerin kullanımı zor ve masraflıymış. Püsküllü bela deyimi bu şekilde ortaya çıkmıştır.

DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ

10. BALIK KAVAĞA ÇIKINCA

Karşılıklı noktalarda bulunan Rumeli ve Anadolu Kavağı, çok rüzgarlı ve akıntının kuvvetli olduğu yerlerdir. Bu yüzden buralarda balık tutmak çoğunlukla mümkün değildir. İstanbul’da balığın bol bulunduğu ve dolayısıyla fiyatının düştüğü zamanlarda şehirde tutulan balıkların, Kavaklar’a kadar götürülüp orada satılırmış. Diğer zamanlarda düşük ücretle balık almak isteyen müşteriler, balıkçılar şu cevabı verirmiş: “O düşük fiyat balık kavağa çıkınca olur.”

Yorumlar

  • harika içerik! Harika fikir!

  • Çoğunu yeni öğrendim. Elinize sağlık...

  • Çok güzellermiş

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun