Eflatun:
Zeus dedi ki;
Onun Zeus olarak nitelendirdiği, bizim Allah dediğimiz o "Yüce Yaratıcı Güç" belli ki tufan emri vermişti. Yahudi ve Hristiyan metinlerinde Atlantis'in sulara gömülüsü "insanın düşüşü olarak" ele alınır. Çünkü Atlantisliler yaptıkları hatalar nedeniyle insan ırkının spiritüel yani ruhsal olarak düşmesine neden olmuşlardır.
Atlantis Uygarlığı
Tarihin kadim zamanlarında büyük bir uygarlık vardı. İnsanlığın ulaşmış olduğu en yüksek uygarlık seviyesine ulaşmış olan "Mu" Uygarlığı. Mu'nun çevresi de yavru uygarlıklarla çevriliydi. Bu yavru uygarlıklardan biri de Atlantis Uygarlığı'ydı. Bugün, her iki uygarlık hakkında "efsanevi" tanımlaması yapılıyor olsa da onların varlıkları bilimsel araştırmalar ve arkeolojik bulgularla her geçen gün biraz daha gerçeklik kazanıyor. Onların varlığına kanıt arayanlar için birkaç örnek verebiliriz:
Eflatun, Atlantis'le ilgili ilk yazdığı eseri Timea (Timaios) ve daha sonra MÖ.345 yılında "Kritias" ı yazdığı zaman kaynak olarak M.Ö.7. yy'da yaşamış atası politikacı Solon'u gösteriyordu. Solon M.Ö 590'da Mısır’a gitmiş ve Mısırlı rahiplerden kadim bilgiler edinmişti. Bu bilgiler Atlantis’te yasam seklinin yanı sıra Mısır Uygarlığının köklerinin Mu ve Atlantis'e dayalı olduğuna ilişkindi. Bu büyük ada ülke Solon'un anlatımlarına göre, Solon'un doğumundan 9 bin sene önce çok güçlü bir krallikti ve buradan gelen işgalci kabileler, Akdeniz kıyısındaki tüm ülkelere yayılmışlardı. Ve Solon rahiplerden bir şey daha öğrenmişti; uzun yıllar boyu Mısır’ın batı ülkeleriyle bağlantısının kesilmiş olduğunu. Bunun nedeni Atlantis'in deprem ve su taşkınları sonucu batmasının ardından, Atlantik Okyanusu'nun, Atlantis'in var olduğu kabul edilen bölgesinde, denizin bir çamur ve yosun tabakasıyla geçit vermez oluşuydu. Bu durum başka tarihçiler tarafından da anlatılır. Rusya'da St. Petersburg Müzesi'nde bulunan ve bilinen en eski papirüslerden olan bir papirüste ise, İkinci Hanedan Firavunlarından Sent'in, onlara bilgeliği getiren atalarının, ana vatanlarını araştırmak üzere bir araştırma grubunu Atlantik Okyanusu'na gönderdiği yazılıdır.
Arkeolojik açıdan bu konuya ilişkin önemli bulgular ise, Eski Truva'da Dr. Schliemann tarafından bulunan ve ithaf yazısında "Atlantis Kralı Kronos" dan yazılı "Baykuşlu Vazo" ve yine üzerinde ayni yazı bulunan “Kuş Sfenksi" dir. Kanıt olarak; çözülmüş Naacal Tabletleri'ndeki anlatımlar, Mısır Uygarlıgı'nın hiyerogliflerinden elde edilen bilgiler, Maya yazıtları, efsaneleri, ilahileri de gösterilebilir. Jeolojik kanıtlar ise, Kuzey Atlantik Okyanusu'nun dibi ya da yatağının biçimidir. Buradaki veriler "bölgesel çökmeye" işaret etmektedir. Bugünkü teknolojiyle Kuzey Atlantik bölgesinde Atlantis'in haritası da çıkarılmıştır. Jeolojik olarak da kabul edilen diğer kanıtlar ise söyle sıralanabilir: Amazon Denizi'nin yok oluşu, Missisippi Vadisi'nin kuruması, St. Lawrence Vadisi'nin kuruması, Florida’nın ortaya çıkısı, Kuzey Amerika Atlantik kıyı hattının genel olarak genişlemesi. Bunların hepsi de büyük bir kütlenin denize batması ve batma nedeniyle deniz dibinde oluşan büyük çukura çevre suların dolmasını kanıtlar niteliktedir. Ayrıca jeologlar, Brest ile A.B.D.'nin kuzeyi arasındaki alanda 15 bin yıl öncesine ait açık havada katılaşmış olan lav parçaları keşfetmişlerdir.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız